Tahsil hayatım boyunca Fransızca okudum . 2 yıl önceye kadar İngilizce yes ve no dan başka kelime bilmiyordum. Yazma niyetinde olduğum İstanbul ile ilgili dökümanların çoğunun ingilizce olduğunu görünce bu dili öğrenmeye karar verdim. ve 2 yıl boyunca hergün düzenli olarak 1-3 saat arası ingilizce çalıştım. Bugün 1975 kelime bildiğimi kelime ezberleten ve üyesi olduğum word test adlı site söylüyor. Tabii kelime ezberlemekle İngilizce öğrendim diyemezsiniz. Ama 6 ay içinde okuduğunu anlayan basitte olsa konuşabilen bir kişi haline geleceğime inanıyorum. Elimde İngilizce öğrenimi ile ilgili bir çok döküman var. Bunları sizlerle paylaşmak istiyorum. Hayırlı olsun diyerek Derslere ve döküman paylaşımına başlayalım. Saü öğretim üyesi Sami Uslu Hoca'nın Sakarya Rehberinde İngilizce derslerini aşağıda takip edebilirsiniz. BBC TURKİSH 20 bölüm 260 derste pratik İngilizce konuşmayı öğretiyor. İngilizce konuşmak isteyenler için eşsiz 1 kaynak . Aşağıdaki linke tıklayarak siteye giriş yapın 1.nci Bölüme tıklayın altında 1-13 dersler yazıyor. Buraya tıklayınca 1.nci Bölüm 1-13 Derslere ulaşıyorsunuz.Dinlemek istediğiniz dersi tıklayın. Her derste en az 3 cümle toplam derslerde yaklaşık 800 cümle yi öğrenmiş oluyorsunuz. Dersleri dinleyebilmeniz için Bilgisayarınızda real player Programı yüklü olmalıdır. Siteye giriş yaptığınızda en alt satırdan bu programı yükleyip çalıştırın. Lisan öğrenip konuşmada en mühim şey ara vermeden çalışmak hergün 30 dakika ayırıp bu dersleri tekrar ederseniz kısa bir zaman sonra İngilizce konuşmaya başlayacağınızdan eminim Word test kelime ezberleten bir site ücretli bir site. Mingoville çocuklara yönelik bir site yeni başlayanlara faydalı olacağına inanıyorum.o da ücretli Ayrıca Bedava İngilizce gibi bu işi ücretsiz yapanlar da var. Yani kısaca eğer İngilizce öğrenmek, Konuşmak arzu ve enerjiniz varsa İnternette istemediğiniz kadar kaynak var.Yanda bir tıklamayla ulaşabileceğiniz sitelerin linkleri var. İyi çalışmalar!...
İNGİLİZCE KONUŞMAK İÇİN;
1. İngilizce konuşmak veya öğrenmek için değil, iletişim kurup, bir şeyler anlatmak veya bir şeyler öğrenmek için İngilizce dinleyin veya konuşun.
Paylaşmaktan keyif aldığınız veya yarar gördüğünüz bir konuyla ilgili olarak iletişime geçtiğinizde, İngilizceyi korkusuzca konuşursunuz ve yanlış yapmaktan çekinmezsiniz.
2. Zaman içindeki hedefiniz, İngilizce konuşan herkesi (Amerikalı, İngiliz, İrlandalı, Çinli, Malezyalı vs.) anlayabilmek olsun. Bununla birlikte sizin İngilizceniz, dünyanın her tarafında anlaşılabilen bir İngilizce olmalıdır. Aksan yapmaya çalışmayın. Mesela kovboylar gibi konuşmaya özenmeyin! Çünkü kovboy İngilizcesi kırsal bölgelerde konuşulan İngilizcedir. Yani sizin konuşmakta olduğunuz İngilizce, herhangi bir İngilizin veya Amerikalının konuştuğu İngilizce değil, BBC veya CNN İngilizcesi, yani resmî İngilizce olmalıdır.
3. Yanlış yapmaktan çekinmemelisiniz. Herkes, İngilizce konuşurken yanlışlar yapar. Anadilimizi anlayıp-konuşurken de yanlışlar yaparız. Hatasız bir kişi olmak istiyorsanız, hiç bir şey yapmak istemiyorsunuz demektir. İdeal seviyeye ulaşmak konusunda yaşadığınız gerilimi ve endişeyi, film seyretme, ses dosyaları dinleyip, kitaplar okuma çabasına dönüştürün. Ama İngilizce konuşurken bu endişeyi rafa kaldırın.
4. Öncelikle yabancılarla diyaloğa geçin, ama ilk başlarda, daha çok dinleyin. Sorulara kısa cevaplar verin. “yabancı birisini bulmuşken, konuşayım” deyip, kendinizi “paralamayın.”
5. İngilizce bir diyaloga girdiğinizde oturumu yönetin. Yani muhatabınızı anlamadığınız zaman, daha ağır konuşmasını veya söylediklerini tekrar etmesini isteyin. Çünkü karşınızdaki kişi mizaç olarak hızlı konuşan birisi olabilir, aksanı farklı olabilir. Sizin onu anlamayışınız, belki İngilizceyle ilgili değil de, o andaki şartlar veya o kişinin tarzıyla ilgili olabilir. Hele hele ciddî konularda konuşurken, anlamadığınız cümleler veya kelimeler olursa, kesinlikle geçiştirmeyin, anlayana kadar sorun veya konuşmanızı dinlemekte olan bir başkasından yardım isteyin.
6. Yabancılarla her fırsatta iletişime geçin. Onlarla iletişim kurduğunuzda sürekli olarak konuşmanız gerekmez, onlara sorular sorup, dinleyebilirsiniz de. Yabancı dil konuşmak istiyorsanız, biraz rahat olmanız gerekir. Korkmayın sizi yargılamazlar veya ayıplamazlar.
7. Sunumlar hazırlayın ve bu sunumları kendi kendinize seslendirin. Yabancı dil öğrenmek, biraz “çılgın” bazen de pişkin olmamız olmayı gerektirir. Zaman içinde İngilizceniz gittikçe gelişir. Anadiliniz gibi İngilizce konuşmak hedefiniz olsun. Ama bunun “zıplayarak güneşe dokunmak” kadar utopik bir şey olduğunu da unutmayın. Zaten kimse sizden anadiliniz gibi İngilizce konuşmanızı beklemiyor, akıcı ve anlaşılır bir İngilizce konuşmanızı bekliyorlar. Kolay gelsin.
Şüphesiz dil öğrenimi zor ve bitmeyen bir yoldur. Ve kendi kendinizi geliştirmeniz ancak azimle olur. Gitmenin mümkün olduğu bir ülkenin dilini öğrenmenin en iyi yolunun orada yaşamak olduğunu unutmayın. Böyle bir imkanınız bulunmasa bile, aşağıdaki kuralları uygulayarak bir dile vasat da olsa vakıf olabilirsiniz.
Öğrendiğiniz dilin konuşulduğu bir ülkeye gitmek istiyorsunuz ve bunun da o dili öğrenmenin en kolay ve hızlı yolu olduğunu biliyorsunuz. Fakat yeni bir ülkeye adım atmak ilk etapta garip gelebilir. Şöyle ki, yeni bir çevre, kültür ve dile alışmak zaman alacaktır. Ayrıca farklı bir zaman diliminde olmaktan da etkilenebilirsiniz. Ancak rahat olun ve yeni ortamınızı algılamaya çalışın.
1- Yanlış yapın (!): Öğrendiğiniz dilde yapabileceğiniz kadar hata yapın... Her zaman doğru konuşmak durumunda değilsiniz. İnsanlar ne dediğinizi anlayabiliyorlarsa yanlış yapmanız en azından ilk başta önemli değildir. Yabancı bir ülkede yaşıyor olmanız, bir gramer testi değildir.
2- Anlamadıysanız sorun: Başkaları konuşurken, her kelimeyi yakalamak zorunda değilsiniz. Ana fikri anlamak genellikle yeterlidir. Fakat anlamadığınız noktanın önemli olduğunu düşünüyorsanız SORUN! Bu konuda bazı kullanışlı kelimeler: İngilizce için Pardon me? Excuse me, what did you say? Could you speak more slowly please? Did you say that... I didn't catch that... Could you repeat that, please? What was that? I'm sorry I didn't hear you. Sorry, what does "............." mean? (Fakat şunları kullanmayın: Are you speaking English? Please open your mouth when you speak! Give me a break!) Almanca için ise (Entschuldigung, wie bitte? Entschuldigung, was haben Sie gesagt?, Würden Sie bitte langsamer sprechen? yada Bitte, sprechen Sie langsam!, Haben sie gesagt das..., Können Sie das wiederholen bitte? Was war das? Entschuldigung, was bedeutet das? gibi ifadeler kullanabilirsiniz.
3- Öğrendiğiniz dili ilgi alanlarınıza sokun: İnsanlar kendilerine ilginç gelen şeyler hakkında konuşmayı severler. Sizin ilgi alanlarınız nelerdir? Bu konular hakkında bulabildiğiniz kadar kelime öğrenmeye çalışın. Çevrenizdeki insanlara da nelerle ilgilendiklerini sorun. Bu büyüleyici bir yöntemdir ve daima yeni kelimeler öğrenmenize yardımcı olur. Böylelikle başkalarını daha iyi anlamaya başladığınızı görürsünüz. İlgi alanları, bir bahçeye yağan bereketli yağmurlar gibidir. Dil becerileriniz hakkında konuşmak, daha hızlı, daha güçlü ve daha iyi öğrenmenize yardımcı olacaktır. Bazı kullanışlı kelimeler: İngilizce için What are you interested in? My favourite hobby is ... I really like .....ing... For many years I have.... What I like about.....is ... What are your hobbies? Almanca için...
4- Konuşun ve Dinleyin: Her zaman hakkında konuşulacak bir şeyler vardır. Etrafınıza bakının. Size garip ya da farklı gelen bir şeyler varsa hemen konuşmaya dalın. Bu arkadaşlığınızı geliştirmenize de yardımcı olacaktır. İnsanları dinleyin, ancak kelimelerin telaffuzunu ve dilin ritmini yakalamak için dinleyin. Bildiğinizi mutlaka kullanın. Pek çok dilde kelimeler birbirinden türetilmiştir. Bu durumda kelimenin anlamını, konunun içindeki anlamından çıkarmaya çalışın. Ülkenin yerli vatandaşlarıyla konuşurken, konuşmayı sürdürmeye çalışın. Karşınızdakinin söylediğini anlamadığınızda paniğe kapılmayın. Ana fikri anlamaya çalışın ve konuşmayı sürdürün. Hala anlamakta zorlanıyorsanız cümleyi tekrarlamasını isteyin. Konuşmaya devam ederseniz, konuşmanın süreci içerisinde konu daha anlaşılır hale gelecektir. Dilinizi geliştirmek ve yeni kelimeler öğrenmek için iyi bir yöntemdir bu, ancak dikkat: Hani derler ya, "duyduğun her şey inanma, kendi söylediklerinin de yarısına inan"...
5- Sorun, soru sorun: Merakımızı gidermenin daha iyi bir yolu da yok zaten. Sorular konuşmaya başlamanıza yardımcı olduğu gibi konuşmayı sürdürmenize de yardımcı olacaklardır.
6- Kullanıma dikkat edin: Kullanım kelimesi genellikle insanların nasıl konuştuklarını izlemektir. Bazen kullanım çok da eğlenceli bir hale dönüşebilir. İnsanların konuşma biçimleri, kelimeleri sizin söylediğinizden farklı telaffuz etmeleri size garip gelebilir. Kullanım en basit şekliyle dilin genellikle ve doğal olarak nasıl kullanıldığını ifade eder.
7- Bir not defteri taşıyın: Yanınızda daima bir not defteri ve kalem bulundurun. Yeni bir kelime duyar ya da okursanız hemen not edin. Daha sonra bu kelimeleri konuşmalarınızda kullanmaya çalışın. Yeni deyimler öğrenin. Çoğu birer deyim dili olan yabancı dilleri çalışmanın en eğlenceli yanlarından birisi de deyimleri öğrenmektir. Bu deyimleri defterinize yazın. Öğrendiklerinizi konuşmalarınıza uygularsanız daha çabuk hatırlar ve konuşursunuz.
8- Bir şeyler okuyun: Başka bir dili öğrenmenin en iyi üç yolu: Okumak, okumak ve okumaktır. Okuyarak yeni kelimeler öğrendiğimiz gibi hali hazırda bildiklerimizi de uygulamış oluruz. Sonraları bu kelimeleri kullanmak, duyduğumuzda anlamak daha da kolaylaşacaktır. Gazeteler, dergiler, tabelalar, reklamlar, otobüslerin üzerindeki şeritler ve daha ne bulursanız okuyun.
9- Herkesin bir ikinci yabancı dil öğrenebileceğini unutmayın, gerçekçi ve sabırlı olun, dil öğrenmenin zaman ve sabır istediğini akıldan çıkarmayın.
10- Yeni bir dil öğrenmek aynı zamanda yeni bir kültürü de öğrenmektir: Kültürel kurallara karşı rahat olun. Yeni bir dil öğrenirken o kültürün size katı gelebilecek kural ve alışkanlıklarına karşı da duyarlı olun. Öğrenmek için konuşmanız gerekir. Sınıfta ya da sınıf dışında soru sormaktan çekinmeyin.
11- Sorumluluk alın: Kendi dil öğrenim sürecinizden kendiniz sorumlusunuz. Yabancı dili öğrenirken, öğretmenin, kursun ve kitabın elbette ki önemi vardır ancak "en iyi öğretmenin yine kendiniz" olduğu kuralını unutmayın. İyi bir öğrenim süreci için amaçlarınızı tespit etmeli ve sizi amaçlarınıza ulaştıracak çalışmaları yapmalısınız.
12- Öğrenme şeklinizi organize edin: Organize edilmiş şekilde öğrenmek, çalıştığınız şeyleri hatırlamanıza yardımcı olacaktır. Sözlük ve iyi kurs materyalleri kullanın.
13- Sınıf arkadaşlarınızdan da öğrenmeye çalışın: Aynı sınıftaki diğer öğrencilerin sizinle aynı seviyede olması onlardan bir şeyler öğrenemeyeceğiniz anlamına gelmez.
14- Hatalarınızdan öğrenmeye çalışın: Hata yapmaktan korkmayın, herkes hata yapabilir. Eğer soru sorarsanız hatalarınızı yabancı dili öğrenmede kendiniz için bir avantaj haline getirebilirsiniz. Kullandığınız cümleyi daha değişik bir söyleme şekli var mı gibi...
15- Öğrendiğiniz dilde düşünmeye çalışın: Örneğin bir otobüste giderken nereye gittiğinizi, nerede olduğunuzu, kendinize o dilde tarif edin. Böylece hiçbir şey söylemeden içinizden dil pratiği yapmış olursunuz.
16- Son olarak dil öğrenirken eğlenin: Öğrendiğiniz cümle ve deyimlerle değişik cümleler yapın. Sonra yaptığınız cümleyi günlük bir konuşma esnasında deneyin, bakalım yerinde kullanabilecek misiniz? Hayatın tecrübeden ibaret olduğu söylenir ya, yabancı dil öğrenmek tamamıyla öyledir...
İngilizce’ye meraklanan bir insanın ilk iş olarak, bazı temel noktaları anlaması gerekir. Hatta, diyebilirim ki, İngilizce öğrenebilmek bir zihniyet devrimini gerektirir. Peki, ama, ne yapmalıyım? Diyorsanız. Şunları dikkatle okuyun: 1.İngilizce Cermen dil ailesine aittir. Cermen dilleri, Indo-Avrupa dil ailesinin bir koludur. Türkçe Altay dil ailesine ait bir dildir. İngilizce, Türkçe’den tamamen farklı bir dildir Mesela, Türkçe’de gramer kuralları mutlak geçerliliğe sahiptir; istisnalar yoktur. İngilizce’de ise, her kuralın istisnası vardır. Türkçe’de genel cümle kalıbı = Özne-Nesne-Fiil (Subject-Object-Verb) sırasını izler. İngilizce’de genel cümle kalıbı = Özne-Fiil-Nesne (Subject-Verb-Object) biçimindedir.İngilizce telaffuzda vurgu ilk hece veya hecelerdedir. Türkçede ise, kural olarak, vurgu son hecelerdedir. 2.Lisanda mantık olmaz. Zira, dil doğal bir oluşumdur. Bu nedenle dilde mantık aramak çoğu kez beyhudedir. Daha da kötüsü, böyle bir arayış öğrenmenizi geciktirir. İngilizce’nin mantıksızlığından yakınanlara, Türkçe’mizin daha az mantık içerdiğini söylemeliyim. Nedeni, dilimizin İngilizce’ye göre daha doğal bir dil olmasıdır. 3.İngilizce’yi gerçek anlamda öğrenmek için Anglo-Sakson kültürünü tanımanız gerekir. Bunu tersinden okursak: Lisanlarını öğrenirken, mecburen bu ulusların kültürünü de öğreniriz. Kültürün en önemli unsuru ise, lisandır. Örneğin, İngilizceyi ana dil olarak konuşan milletlerde, “teşekkür” ve “lütfen” sözcükleri bizlere göre daha sıklıkla kullanılır. O kadar ki, bu kelimeler ağızlardan refleks olarak çıkar.
4.İngilizce’yi öğrenmenin ve özellikle öğrendikten sonra muhafaza etmenin yolu, İngilizce’yi sevmek ve onu hayatın bir parçası haline getirmektir. Bu bağlamda önerim: BBC ve CNN gibi kanalları düzenli şekilde izlemek, hafta sonları orijinal film seyretmek, vesaire önerilir. 5.Lisan bir bütündür ve bütünlüğü içinde: okumak, yazmak, anlamak ve konuşmak gerekir. Bunların hepsi önemlidir. Biri olmadan, diğeri olmaz. Ancak, konuşmanın özel bir ehemmiyeti vardır. Nitekim, “dil konuşmak için öğrenilir” söylemi oldukça yaygındır.
İngiliz Alfabesi - English Alphabet
Alfabe (alphabet) sözcüğü İngilizce’ye Latince’den girmiştir. Latince “alphabetum” sözcüğü ise Yunan alfabesindeki “alpha” ve “beta” kelimelerinin birleşmesinden meydana gelmiştir.
1- Alfabe Sırası - Alphabetical Order
26 harften oluşan İngiliz alfabesi, A harfiyle başlar, Z harfi ile biter. a b c d e f g h i j k L m n o p q r s t u v w x y zA B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z Alfabedeki harflerin bu düzenine alfabe sırası denir. Listeler genellikle alfabetik sırada yazılır. Mesela, sözlük, kitap endeksleri, telefon rehberleri, ülke isimleri, insan veya eşya isimleri alfabetik düzende sıralanırlar.
A,E,I,O,U harfleri sesli harflerdir (vowels), Y ve Q yarı sesli harflerdir (semi vowels).Geri kalan harfler sessiz harflerdir (consonants).
İngilizce’de en çok kullanılan harf “E” harfidir. En az kullanılan harfler ise: “Q,X, ve Z” harfleridir.
-Türkçe alfabemizde bulunmayıp, İngiliz alfabesinde yer alan harfler: W, X,Q
-Türkçe alfabede bulunup, İngiliz alfabesinde olmayan harfler: Ç,Ş,Ğ, Ü, Ö
-Küçük harflerde İngilizce’de ı yoktur, i vardır. Buna mukabil, İngilizce’de büyük İ yoktur. İ’nin büyüğü daima I dır.
2- Harflerin Okunuşu
I) “e” sesi verenler
A, H, J, K
II) “i” sesi verenler
B, C, D, E , G , P ,T
III) “e” sesi verenler
F, L, M, N, S, X
IV) “Ay” sesi verenler
I, Y
V) “u” sesi verenler
Q, U, W
3- İngilizcede Telaffuz
* İngiliz alfabesi Türk alfabesinden çok farklı değildir. Ancak, Türkçemizde harfler daima aynı sesi verir, fonetik kuralları düzenlidir. Buna mukabil, İngilizce’ de harflerin sabit ses değerleri yoktur. Bu iki alfabe arasındaki en büyük farktır. Bu yüzden, İngilizce’de bazı kelimelerin okunuşunu tahmin etmek veya öğrenip, ezberlemekten başka çare yoktur.
* İngilizce’de bazı harfler yazıldığı halde, konuşma dilinde telaffuz edilmezler.
* İngilizce sözcükler genellikle tek hecelidir. Birden fazla hecesi olan kelimelerde vurgu ilk hece üzerindedir.
İngilizce’de her kuralın istisnası olduğunu söylemiştik. Ancak bu İngilizce kuralsızdır demek değildir. Telaffuz konusunda da durum aynıdır. İstisnaları olmalarına rağmen, aşağıdaki kuralları iyi öğrenirsek, telaffuz konusunda fazla zorluk çekmeyiz.
4) “A a” harfi; e veya ey şeklinde okunur. Örnekler: apple : epıl (elma)anonymous : enonimus (anonim)ambitious : embişıs (ihtiraslı)table : teybıl (masa)make : meyk (yapmak, marka)alien : eliyın (yabani, yabancı, yaratık)
5) “C c harfinin” 3 türlü telaffuzu vardır.
i- Bu harften sonra, yumuşak ünlü (e, i) gelirse “s” şeklinde okunur.
City : siti (şehir)
Cite : sayt (zikretmek, bahsetmek)
Circus : sörkıs (sirk)
Cell : sel (hücre)Cease : sîz ( durdurmak, kesmek)Ceiling : siling (tavan)Face : feys (yüz, sima)
* Concept = konsept (konsept, mefhum) Dikkat! kelime başındaki c ‘yi kalın ünlü izlediği için –k- okunur; aradaki c yi ince bir ünlü “c”izlediği için s okunur. İzleyen ünlü harf, sert bir ünlü ise (a, o, u,); veya ünsüz ise “k” şeklinde okunur. Cat : ket (kedi)Catastrophe : ketistrof (felaket)Cup : kap (kupa, fincan)Current : körınt (cari, meri, yürürlükte)Custom : kastım (gümrük, adet)Conduct : kondakt ( iletmek, davranmak, orkestra idare etmekCommon : kamın (ortak, müşterek)Bacon : beykın (domuz eti)Lecture : lekçırConcrete : konkrit (somut)
ii- “Ch” ç olarak telaffuz edilir.Chat : çet (sohbet)Chief : Çîf (şef)Cheese : Çîs (peynir)School : sıkul (okul)
Teacher : Tîçır (Öğretmen)
6)“PH ph” harfleri –f- sesi verir.Phantom : fentım (hayalet)Philosopy : Filosofi (felsefe)Telephone : telıfon (telefon) Pharmacy : Farmasi (eczacılık)Dikkat : bu kelimedeki c den sonra gelen y,i şeklinde okunduğu için c, s gibi okunur.
7)“i” harfi kelime içinde“ay” şeklinde telaffuz edilir.Might : mayt (güç, kudret)Night : nayt (gece)White : vayt (beyaz )Side : sayd ( yan, kenar)United : yunaytıd ( birleşik)
8) “Th th”: t ile s seslerinin birleşiminden doğan peltek s şeklinde okunur. Arap alfabesini bilenler için söylüyorum. Arapça’nın üçüncü harfi olan ve üstünde üç nokta bulunan harfin okunuşu da böyledir. Think : (ts)ink (düşünmek, sanmak)Theory : (ts)iori (Teori)Myth : mi(ts) (mit, söylence)Three : (ts)ri (üç)
9) “Sh”, -ş- gibi telaffuz edilir.Share : şeer ( pay, hisse)Shell : şel (raf, kabuk, midye)Shy : şay (utangaç, utanmak)Shop : şop (dükkan, alışveriş)Cash : keş (nakit)Cushion : kaşın (yastık, tampon)Fashion : feşın (moda )Mushroom : maşrum (mantar)
10) “Uu” harfi kelime başlarında; ye, yu şeklinde ve uzun okunur.Union : yunion (sendika, birlik)Uniform : yuniform (üniforma, yeknesak, tek düze)Unit : Yunit (birim) 11) Kelime sonlarındaki “y” harfi i biçiminde okunur.
Agony : egıni (acı, ızdırap)
Treaty : trıti (anlaşma)
Salty : solti (tuzlu)
Bossy : bosi (patronvari, amirane)Yazıldığı halde okunmayan harfler: Knowledge : novlıc (bilgi)Know : nov (bilgi)Knee : ni (diz)Knight : nayt (şövalye)Hour : avır (saat)12) Türk alfabesinde olmayan harflerin Okunuşu
i) W w”, (dabılyu), v harfinin ağzı doldurarak okunmasını gerektirir. Arapça bilenler, bu harfi “vav” harfini söylediklleri gibi söylerlerse, doğru telaffuz etmiş olurlar.
ii) “X x”(eks); ks şeklinde okunur. Fax : feks (faks)Tax : teks (vergi)Axe : eks (dingil, aks)
Paradox : perıdoks (ikilem, paradoks)“Q q” Bizim “k” harfinin sertçe okunmasıdır. Telaffuzu, Arapçadaki kaf harfi gibidir.
Queen : Kuin (kraliçe)
Frequently : Frekuntli (sık sık)
Quasi : Kuazi (benzer)
Quantity :Kuantiti (miktar)
13)“G g” harfi 3 şekilde okunur.
a) a, o, ,u, l, r harflerinden önce gelirse, aynen Türkçe’deki gibi “g” okunur.
Glad :gıled (mutlu)
Good : gud(iyi)
Guy :gay (arkadaş, erkek)
Grade :greyd (derece, not) b) e, i harflerinden önce, g veya c okunur.
get : get (almak, elde etmek)
general :cenıral (genel, umumi)
generate :cenereyt (meydana getirmek, yaratmak)
genius :cinııs (dahi)
Gee :ci (hayret nidası)
Gilbert :cilbırt (erkek ismi)
c) “Gh gh” önüne i gelmeyince “f” okunur.
Enough :inaf (yeterli)
Tough :taf (sert, kuvvetli)
- "SCH sch" sk okunur.Scheme :skim (plan,program)
Schedule :skecul (program )
- "TİON tion", şın olarak okunur. Competition :kompetişın (rekabet, yarışma)
Frustration :frustration (hayal kırıklığı)
Multiplication :çoğalma (maltıplikeysın)
Combination :kombineyşın (kombinasyon, birleşim)14) İngilizce’nin Bazı Özellikleri* Dünyadaki mektupların % 75'i İngilizce yazılır ve elektronik olarak depolanan bilginin % 80'i İngilizce'dir.
* Dünya üzerindeki bilim adamlarının üçte ikisi İngilizce okur.
* İngilizce, Fransızca ile birlikte, Avrupa Birliği' nin resmi dilidir.
1- Alfabe Sırası - Alphabetical Order
26 harften oluşan İngiliz alfabesi, A harfiyle başlar, Z harfi ile biter. a b c d e f g h i j k L m n o p q r s t u v w x y zA B C D E F G H I J K L M N O P Q R S T U V W X Y Z Alfabedeki harflerin bu düzenine alfabe sırası denir. Listeler genellikle alfabetik sırada yazılır. Mesela, sözlük, kitap endeksleri, telefon rehberleri, ülke isimleri, insan veya eşya isimleri alfabetik düzende sıralanırlar.
A,E,I,O,U harfleri sesli harflerdir (vowels), Y ve Q yarı sesli harflerdir (semi vowels).Geri kalan harfler sessiz harflerdir (consonants).
İngilizce’de en çok kullanılan harf “E” harfidir. En az kullanılan harfler ise: “Q,X, ve Z” harfleridir.
-Türkçe alfabemizde bulunmayıp, İngiliz alfabesinde yer alan harfler: W, X,Q
-Türkçe alfabede bulunup, İngiliz alfabesinde olmayan harfler: Ç,Ş,Ğ, Ü, Ö
-Küçük harflerde İngilizce’de ı yoktur, i vardır. Buna mukabil, İngilizce’de büyük İ yoktur. İ’nin büyüğü daima I dır.
2- Harflerin Okunuşu
I) “e” sesi verenler
A, H, J, K
II) “i” sesi verenler
B, C, D, E , G , P ,T
III) “e” sesi verenler
F, L, M, N, S, X
IV) “Ay” sesi verenler
I, Y
V) “u” sesi verenler
Q, U, W
3- İngilizcede Telaffuz
* İngiliz alfabesi Türk alfabesinden çok farklı değildir. Ancak, Türkçemizde harfler daima aynı sesi verir, fonetik kuralları düzenlidir. Buna mukabil, İngilizce’ de harflerin sabit ses değerleri yoktur. Bu iki alfabe arasındaki en büyük farktır. Bu yüzden, İngilizce’de bazı kelimelerin okunuşunu tahmin etmek veya öğrenip, ezberlemekten başka çare yoktur.
* İngilizce’de bazı harfler yazıldığı halde, konuşma dilinde telaffuz edilmezler.
* İngilizce sözcükler genellikle tek hecelidir. Birden fazla hecesi olan kelimelerde vurgu ilk hece üzerindedir.
İngilizce’de her kuralın istisnası olduğunu söylemiştik. Ancak bu İngilizce kuralsızdır demek değildir. Telaffuz konusunda da durum aynıdır. İstisnaları olmalarına rağmen, aşağıdaki kuralları iyi öğrenirsek, telaffuz konusunda fazla zorluk çekmeyiz.
4) “A a” harfi; e veya ey şeklinde okunur. Örnekler: apple : epıl (elma)anonymous : enonimus (anonim)ambitious : embişıs (ihtiraslı)table : teybıl (masa)make : meyk (yapmak, marka)alien : eliyın (yabani, yabancı, yaratık)
5) “C c harfinin” 3 türlü telaffuzu vardır.
i- Bu harften sonra, yumuşak ünlü (e, i) gelirse “s” şeklinde okunur.
City : siti (şehir)
Cite : sayt (zikretmek, bahsetmek)
Circus : sörkıs (sirk)
Cell : sel (hücre)Cease : sîz ( durdurmak, kesmek)Ceiling : siling (tavan)Face : feys (yüz, sima)
* Concept = konsept (konsept, mefhum) Dikkat! kelime başındaki c ‘yi kalın ünlü izlediği için –k- okunur; aradaki c yi ince bir ünlü “c”izlediği için s okunur. İzleyen ünlü harf, sert bir ünlü ise (a, o, u,); veya ünsüz ise “k” şeklinde okunur. Cat : ket (kedi)Catastrophe : ketistrof (felaket)Cup : kap (kupa, fincan)Current : körınt (cari, meri, yürürlükte)Custom : kastım (gümrük, adet)Conduct : kondakt ( iletmek, davranmak, orkestra idare etmekCommon : kamın (ortak, müşterek)Bacon : beykın (domuz eti)Lecture : lekçırConcrete : konkrit (somut)
ii- “Ch” ç olarak telaffuz edilir.Chat : çet (sohbet)Chief : Çîf (şef)Cheese : Çîs (peynir)School : sıkul (okul)
Teacher : Tîçır (Öğretmen)
6)“PH ph” harfleri –f- sesi verir.Phantom : fentım (hayalet)Philosopy : Filosofi (felsefe)Telephone : telıfon (telefon) Pharmacy : Farmasi (eczacılık)Dikkat : bu kelimedeki c den sonra gelen y,i şeklinde okunduğu için c, s gibi okunur.
7)“i” harfi kelime içinde“ay” şeklinde telaffuz edilir.Might : mayt (güç, kudret)Night : nayt (gece)White : vayt (beyaz )Side : sayd ( yan, kenar)United : yunaytıd ( birleşik)
8) “Th th”: t ile s seslerinin birleşiminden doğan peltek s şeklinde okunur. Arap alfabesini bilenler için söylüyorum. Arapça’nın üçüncü harfi olan ve üstünde üç nokta bulunan harfin okunuşu da böyledir. Think : (ts)ink (düşünmek, sanmak)Theory : (ts)iori (Teori)Myth : mi(ts) (mit, söylence)Three : (ts)ri (üç)
9) “Sh”, -ş- gibi telaffuz edilir.Share : şeer ( pay, hisse)Shell : şel (raf, kabuk, midye)Shy : şay (utangaç, utanmak)Shop : şop (dükkan, alışveriş)Cash : keş (nakit)Cushion : kaşın (yastık, tampon)Fashion : feşın (moda )Mushroom : maşrum (mantar)
10) “Uu” harfi kelime başlarında; ye, yu şeklinde ve uzun okunur.Union : yunion (sendika, birlik)Uniform : yuniform (üniforma, yeknesak, tek düze)Unit : Yunit (birim) 11) Kelime sonlarındaki “y” harfi i biçiminde okunur.
Agony : egıni (acı, ızdırap)
Treaty : trıti (anlaşma)
Salty : solti (tuzlu)
Bossy : bosi (patronvari, amirane)Yazıldığı halde okunmayan harfler: Knowledge : novlıc (bilgi)Know : nov (bilgi)Knee : ni (diz)Knight : nayt (şövalye)Hour : avır (saat)12) Türk alfabesinde olmayan harflerin Okunuşu
i) W w”, (dabılyu), v harfinin ağzı doldurarak okunmasını gerektirir. Arapça bilenler, bu harfi “vav” harfini söylediklleri gibi söylerlerse, doğru telaffuz etmiş olurlar.
ii) “X x”(eks); ks şeklinde okunur. Fax : feks (faks)Tax : teks (vergi)Axe : eks (dingil, aks)
Paradox : perıdoks (ikilem, paradoks)“Q q” Bizim “k” harfinin sertçe okunmasıdır. Telaffuzu, Arapçadaki kaf harfi gibidir.
Queen : Kuin (kraliçe)
Frequently : Frekuntli (sık sık)
Quasi : Kuazi (benzer)
Quantity :Kuantiti (miktar)
13)“G g” harfi 3 şekilde okunur.
a) a, o, ,u, l, r harflerinden önce gelirse, aynen Türkçe’deki gibi “g” okunur.
Glad :gıled (mutlu)
Good : gud(iyi)
Guy :gay (arkadaş, erkek)
Grade :greyd (derece, not) b) e, i harflerinden önce, g veya c okunur.
get : get (almak, elde etmek)
general :cenıral (genel, umumi)
generate :cenereyt (meydana getirmek, yaratmak)
genius :cinııs (dahi)
Gee :ci (hayret nidası)
Gilbert :cilbırt (erkek ismi)
c) “Gh gh” önüne i gelmeyince “f” okunur.
Enough :inaf (yeterli)
Tough :taf (sert, kuvvetli)
- "SCH sch" sk okunur.Scheme :skim (plan,program)
Schedule :skecul (program )
- "TİON tion", şın olarak okunur. Competition :kompetişın (rekabet, yarışma)
Frustration :frustration (hayal kırıklığı)
Multiplication :çoğalma (maltıplikeysın)
Combination :kombineyşın (kombinasyon, birleşim)14) İngilizce’nin Bazı Özellikleri* Dünyadaki mektupların % 75'i İngilizce yazılır ve elektronik olarak depolanan bilginin % 80'i İngilizce'dir.
* Dünya üzerindeki bilim adamlarının üçte ikisi İngilizce okur.
* İngilizce, Fransızca ile birlikte, Avrupa Birliği' nin resmi dilidir.
İngilizce İsimler-English Names
Bayan İsimleri Anlamı
Adela - Asil (noble)
Barbara - Yunanca yabancı demek olan barbaros kelimesinden türeme
Calanthe - Güzel çiçek (beautiful flower)
Deborah - İbranice kökenki “arı” (bee)
Erica - Ebedi hükümran. Eric erkek isminin dişili.
Flora - Çiçek (flower)
Gardenia - Tropikal bir çiçeğin adı
Heaven - Cennet (paradise)
Isabel(veya Isabell) - Elizabeth isminin eski İspanyolcadaki karşılığıJacqueliny(veya Jacqueeline) - Kökü İncil’e dayanan bir isim
Katherina - Eski bir Hristiyan şehidin ismi
Lessie - Kutsal bahçe
Mabelle - Fransızcadaki “ma belle” sözünden alıntı: güzelim Nerissa - Denizin Ruhu, Deniz Tanrısı
Olivia - Şekspir’in 12. gece adlı komedisinde yarattığı bir isim. Page Uşak, iç oğlanı
Rosemary - Rose(gül) ve Mary isimlerinin kombinasyonu
Scarlett - Kızıl, kırmızı kumaş
Tamela - Tamara ve Pamela isimlerinin bileşimi.
Ursula - Küçük ayı (little bear)
Valerie - Güçlü olmak(to be strong)
Winona - Kızılderili Siyu kabilesinin lisanında ilk doğan kız evladı (first born daughter)
Xenia - Misafirperverlik(hospitality)
Yasmin - Yasemin
Zena - “Zeus’un Yaşam”ı anlamına gelen Zenobia’nın kısaltılmışı.
Erkek İsimleri Anlamı
Abraham - İbrahim, çok veya “evladı çok” anlamlarını taşıyan İbrani Kökenli isim. İbrahim Peygamber.
Benjamin - Bünyamin. İbranice kökenli bir isim. Anlamı, güneyin oğlu veya sağ kolun oğlu
Calvin - Kel, çıplak(bald)
Dominic - Tanrıya ait(of the Lord)
Edward - Zengin Muhafız (rich guard)
Hector - Sıkı tutmak, sahiplenmek (to hold fast, to possess)
Issac (Isaac) - İbrahim Peygamberin Oğlu
Jack - Alelade insan, iskambilde vale.
Kevin - İyi, nazik, yakışıklı( kind, gentle, handsome)
Leonard - Cesur aslan (brave lion)
Malcolm - Aziz Columba’nın müridi
Neil - Şampiyon, bulut.
Oswald - Tanrı(God) ve kanun (rule) kelimelerinin bileşimi. Paula - Küçük, mütevazi
Ronald - İskoçya’yı fetheden ve oraya yerleşen İskandinavya’lılara verilen isim.
Samuel - Allah’ın adı veya Allah duyar.
Tex - Teksas’tan gelen adam
Vincent - Fethetmek
Wesley - Batıdaki çayır (west meadow)
Xavier - Yeni ev (the new house)
Yancy - Bilinmeyen
Zachary - Zekeriya’nın İngilizce şekli
Adela - Asil (noble)
Barbara - Yunanca yabancı demek olan barbaros kelimesinden türeme
Calanthe - Güzel çiçek (beautiful flower)
Deborah - İbranice kökenki “arı” (bee)
Erica - Ebedi hükümran. Eric erkek isminin dişili.
Flora - Çiçek (flower)
Gardenia - Tropikal bir çiçeğin adı
Heaven - Cennet (paradise)
Isabel(veya Isabell) - Elizabeth isminin eski İspanyolcadaki karşılığıJacqueliny(veya Jacqueeline) - Kökü İncil’e dayanan bir isim
Katherina - Eski bir Hristiyan şehidin ismi
Lessie - Kutsal bahçe
Mabelle - Fransızcadaki “ma belle” sözünden alıntı: güzelim Nerissa - Denizin Ruhu, Deniz Tanrısı
Olivia - Şekspir’in 12. gece adlı komedisinde yarattığı bir isim. Page Uşak, iç oğlanı
Rosemary - Rose(gül) ve Mary isimlerinin kombinasyonu
Scarlett - Kızıl, kırmızı kumaş
Tamela - Tamara ve Pamela isimlerinin bileşimi.
Ursula - Küçük ayı (little bear)
Valerie - Güçlü olmak(to be strong)
Winona - Kızılderili Siyu kabilesinin lisanında ilk doğan kız evladı (first born daughter)
Xenia - Misafirperverlik(hospitality)
Yasmin - Yasemin
Zena - “Zeus’un Yaşam”ı anlamına gelen Zenobia’nın kısaltılmışı.
Erkek İsimleri Anlamı
Abraham - İbrahim, çok veya “evladı çok” anlamlarını taşıyan İbrani Kökenli isim. İbrahim Peygamber.
Benjamin - Bünyamin. İbranice kökenli bir isim. Anlamı, güneyin oğlu veya sağ kolun oğlu
Calvin - Kel, çıplak(bald)
Dominic - Tanrıya ait(of the Lord)
Edward - Zengin Muhafız (rich guard)
Hector - Sıkı tutmak, sahiplenmek (to hold fast, to possess)
Issac (Isaac) - İbrahim Peygamberin Oğlu
Jack - Alelade insan, iskambilde vale.
Kevin - İyi, nazik, yakışıklı( kind, gentle, handsome)
Leonard - Cesur aslan (brave lion)
Malcolm - Aziz Columba’nın müridi
Neil - Şampiyon, bulut.
Oswald - Tanrı(God) ve kanun (rule) kelimelerinin bileşimi. Paula - Küçük, mütevazi
Ronald - İskoçya’yı fetheden ve oraya yerleşen İskandinavya’lılara verilen isim.
Samuel - Allah’ın adı veya Allah duyar.
Tex - Teksas’tan gelen adam
Vincent - Fethetmek
Wesley - Batıdaki çayır (west meadow)
Xavier - Yeni ev (the new house)
Yancy - Bilinmeyen
Zachary - Zekeriya’nın İngilizce şekli
İngilizce İmla Kuralları - Spelling Rules In English
Büyük Harfler
Aşağıdaki türden kelimelerin başına büyük harf (Capital Letter) koyulur:
Günler (Days),
Aylar (Months),
Genel Tatiller(Public Holidays):Monday (Pazartesi), February (Şubat), Christmas (Noel) İnsanların ve Memleketlerin İsimleri -Names of People and Places:Levent, Jack, New York, Germany
İnsanlara ait unvanlar - Titles for People: General, Doctor, Mister, Madam
Milliyetler ve Bölgeler - Nationalities and Regions:Dutch (Hollandalı), French (Fransız), Turkish (Türk ) Amerikan(Amerikalı)
2) Son ünsüz harfin çiftlenmesi - When to Double Final Consonants *
Bir kelimenin son sessiz harfi; ed, ing, er, est eklenirken genellikle ikilenir.
Rob - robbing: soygun, soygun yapmak
sad – sadder üzgün, daha üzgün
big – bigger büyük, daha büyük
travel – traveller seyahat, seyyah
skim – skimming kayamak, kaymak almak
win – winner kazanmak, kazanan
pop – popping fırlamak, fırlamak
prefer – preferred tercih etmek, tercih edilen
hit - hitting vuruş, vurmak
*Birden fazla hecesi olan kelimelerde, ancak son heceye vurgu yapıldığında ünsüz ikilemesi yapılır.
begin - beginn ing (başla, başlamak)Fakat,
open – opening (aç, açmak)
Defer - deferr ing (ötele, ötelemek)
offer - offering (öneri, önermek)
organ - organise (organ, organize etmek)
Dikkat!“V, j, k, w, x” harfleri, hiç çiftlenmez.
3)Sondaki eAşağıdaki durumlarda, sondaki e düşürülür.
*Kelimenin sonunda “e” varsa, sesli bir son ek yapılır.
make – making (yap, yapmak)
note - notable (not, önemli, kayda değer)
ride-riding (ata binmek),
force-forcing (güç, zorlamak),
nose - nosy (burun, ukela),
race-racist (ırk, ırkçı),
slice-slicing (dilim, dilimleme)
*Kelimenin sonunda “ee” varsa, e düşürülmez.
agree - agreeable (kabul etmek, kabul edilebilir
*“ge”' and “ce” ile biten kelimelerde sondaki e düşmez
encourage - encouragement
embrace - embraceable İstisna: Kelime,
“ce” veya “ge” ile biterse ve kelimeye giren ünlü, “o” veya “u” ise, böyle durumlarda "e" harfi düşmez:
manage- manageable (yönetmek, yönetilebilir),
notice-noticeable (dikkat, dikkat edilebilir
)change-changeable (değiştirmek, değiştirilebilir)
4) ie ve ei
Ana dili İngilizce olanların bile hataya düşebildiği bir imla meselesidir.Şu tekerlemeyi hatırda tutarsak, hatadan kaçınabiliriz.
“e”den önce,” i” ama “c” den sonrası hariç- i before e, except after c
relief (rahatlama)thief (hırsız)believe (inanmak)
Fakat “c” den sonra, “ei” gelir.
Perceive (kavramak)receipt (alındı, makbuz)ceiling (tavan)
5) “y” ve “i”
y ile biten bir kelimeye ek yapıldığında, genellikle “y”, i harfine dönüşür. party - partieshurry - She hurries to work.
Kelimenin biçimini değiştirirken de y, i harfine dönüşür. (mesela, sıfattan zarfa dönüşürken)
happy - happilylazy - lazilyeasy - easier
“y” harfinden sonra, ünsüz gelirse, sondaki “y” değişmez.stay – stays (ikamet etmek)enjoy - enjoys (eğlen, eğlenmek)
Ama bu kuralın istisnaları da var. (Exceptions) say, lay, pay - said, laid, paid
“y” harfinden sonra, “-ing”, “-ism” “-ish” gelirse, “y” aynen kalır.boy – boyish (çocuk, çocukça)try – trying (dene – denemek)
6) “y” harfine, “ie”
Kelime “ie” ile bitiyorsa, (ing) eklemeden önce, bunu “y” harfine dönüştürmek gerekir.
die – dying (ölmek, ölüm)lie - lying (uzan – uzanmak)
7) “c” harfi en yaygın imladır. Kelimelerin her yerinde kullanılır.
cat (kedi), actor (aktör), victim (kurban), public (halk), cactus (kaktüs)
8)“k” harfi her türlü sesi izler.
Milk (süt), soak (batırmak), tank (tank), perk (domuz), peek (zirve)
9)“j” harfi genelikle “a, o, or, u” dan önce kullanılır.just,(tam), jam(reçel), Japan (Japon), job (İş), injure (yara), Benjamin (özel isim, bizdeki Bünyamin)
10)Normal bir İngilizce kelime hiçbir zaman “v” harfiyle bitmez. Daima, “ve “ ile biter. have (sahip olmak), give (vermek), brave (cesur), love (sevmek), receive (almak)
11) Dikkat! telaffuzda çok kolayca yararlanacağınız bir kural: Ünlüler arasındaki “s” harfi “z” şeklinde telaffuz edilir.
nose - nouz (burun), noise – noiz (gürültü)
result – rizalt (sonuç), present – prezınt (hal, şimdi)
12)“ist” ile “est” son eklerinin okunuşu aynıdır. Aradaki farkı anlamak için aşağıdaki kuralı öğrenmeniz gerekir.-ist- son eki, bir insanın ne iş yaptığını gösterir:artist (ressam), machinist (makineci), druggist (ilaçcı) -est – son eki, üstünlük sıfatıdır. (superlative) :best (en iyi), fastest (en hızlı), shortest (en kısa), youngest (en genç), oldest (en yaşlı)
13- - “cian” ile “ tion” ve “sion” son ekleri ayni şekilde telaffuz edilir. Aradaki farkı çıkarmak için şunu öğren:
-cian- son eki daima insanlar için kullanılır.
Musician (müzisyen), tactician (taktisyen) Halbuki, - tion- ve –sion- hiçbir zaman insanlar için kullanılmaz. Kural olarak, İngilizce kelimeler, sonuna “s” veya “es” ilavesiyle, tekilden çoğul hale getirirler.
Book – books (kitap, kitaplar), boy- boys (erkek çocuk, erkek çocuklar), girl – girls (kız, kızlar)
Ancak, kural dışı kelimeler de çoktur ve bunları ezberlemekten başka çare (maalesef) yoktur. Child – children (çocuk, çocuklar)Foot – feet (ayak, ayaklar)Goose – geese (kaz, kazlar)
Man – men (adam, adamlar) Tooth – teeth (diş, dişler)
Aşağıdaki türden kelimelerin başına büyük harf (Capital Letter) koyulur:
Günler (Days),
Aylar (Months),
Genel Tatiller(Public Holidays):Monday (Pazartesi), February (Şubat), Christmas (Noel) İnsanların ve Memleketlerin İsimleri -Names of People and Places:Levent, Jack, New York, Germany
İnsanlara ait unvanlar - Titles for People: General, Doctor, Mister, Madam
Milliyetler ve Bölgeler - Nationalities and Regions:Dutch (Hollandalı), French (Fransız), Turkish (Türk ) Amerikan(Amerikalı)
2) Son ünsüz harfin çiftlenmesi - When to Double Final Consonants *
Bir kelimenin son sessiz harfi; ed, ing, er, est eklenirken genellikle ikilenir.
Rob - robbing: soygun, soygun yapmak
sad – sadder üzgün, daha üzgün
big – bigger büyük, daha büyük
travel – traveller seyahat, seyyah
skim – skimming kayamak, kaymak almak
win – winner kazanmak, kazanan
pop – popping fırlamak, fırlamak
prefer – preferred tercih etmek, tercih edilen
hit - hitting vuruş, vurmak
*Birden fazla hecesi olan kelimelerde, ancak son heceye vurgu yapıldığında ünsüz ikilemesi yapılır.
begin - beginn ing (başla, başlamak)Fakat,
open – opening (aç, açmak)
Defer - deferr ing (ötele, ötelemek)
offer - offering (öneri, önermek)
organ - organise (organ, organize etmek)
Dikkat!“V, j, k, w, x” harfleri, hiç çiftlenmez.
3)Sondaki eAşağıdaki durumlarda, sondaki e düşürülür.
*Kelimenin sonunda “e” varsa, sesli bir son ek yapılır.
make – making (yap, yapmak)
note - notable (not, önemli, kayda değer)
ride-riding (ata binmek),
force-forcing (güç, zorlamak),
nose - nosy (burun, ukela),
race-racist (ırk, ırkçı),
slice-slicing (dilim, dilimleme)
*Kelimenin sonunda “ee” varsa, e düşürülmez.
agree - agreeable (kabul etmek, kabul edilebilir
*“ge”' and “ce” ile biten kelimelerde sondaki e düşmez
encourage - encouragement
embrace - embraceable İstisna: Kelime,
“ce” veya “ge” ile biterse ve kelimeye giren ünlü, “o” veya “u” ise, böyle durumlarda "e" harfi düşmez:
manage- manageable (yönetmek, yönetilebilir),
notice-noticeable (dikkat, dikkat edilebilir
)change-changeable (değiştirmek, değiştirilebilir)
4) ie ve ei
Ana dili İngilizce olanların bile hataya düşebildiği bir imla meselesidir.Şu tekerlemeyi hatırda tutarsak, hatadan kaçınabiliriz.
“e”den önce,” i” ama “c” den sonrası hariç- i before e, except after c
relief (rahatlama)thief (hırsız)believe (inanmak)
Fakat “c” den sonra, “ei” gelir.
Perceive (kavramak)receipt (alındı, makbuz)ceiling (tavan)
5) “y” ve “i”
y ile biten bir kelimeye ek yapıldığında, genellikle “y”, i harfine dönüşür. party - partieshurry - She hurries to work.
Kelimenin biçimini değiştirirken de y, i harfine dönüşür. (mesela, sıfattan zarfa dönüşürken)
happy - happilylazy - lazilyeasy - easier
“y” harfinden sonra, ünsüz gelirse, sondaki “y” değişmez.stay – stays (ikamet etmek)enjoy - enjoys (eğlen, eğlenmek)
Ama bu kuralın istisnaları da var. (Exceptions) say, lay, pay - said, laid, paid
“y” harfinden sonra, “-ing”, “-ism” “-ish” gelirse, “y” aynen kalır.boy – boyish (çocuk, çocukça)try – trying (dene – denemek)
6) “y” harfine, “ie”
Kelime “ie” ile bitiyorsa, (ing) eklemeden önce, bunu “y” harfine dönüştürmek gerekir.
die – dying (ölmek, ölüm)lie - lying (uzan – uzanmak)
7) “c” harfi en yaygın imladır. Kelimelerin her yerinde kullanılır.
cat (kedi), actor (aktör), victim (kurban), public (halk), cactus (kaktüs)
8)“k” harfi her türlü sesi izler.
Milk (süt), soak (batırmak), tank (tank), perk (domuz), peek (zirve)
9)“j” harfi genelikle “a, o, or, u” dan önce kullanılır.just,(tam), jam(reçel), Japan (Japon), job (İş), injure (yara), Benjamin (özel isim, bizdeki Bünyamin)
10)Normal bir İngilizce kelime hiçbir zaman “v” harfiyle bitmez. Daima, “ve “ ile biter. have (sahip olmak), give (vermek), brave (cesur), love (sevmek), receive (almak)
11) Dikkat! telaffuzda çok kolayca yararlanacağınız bir kural: Ünlüler arasındaki “s” harfi “z” şeklinde telaffuz edilir.
nose - nouz (burun), noise – noiz (gürültü)
result – rizalt (sonuç), present – prezınt (hal, şimdi)
12)“ist” ile “est” son eklerinin okunuşu aynıdır. Aradaki farkı anlamak için aşağıdaki kuralı öğrenmeniz gerekir.-ist- son eki, bir insanın ne iş yaptığını gösterir:artist (ressam), machinist (makineci), druggist (ilaçcı) -est – son eki, üstünlük sıfatıdır. (superlative) :best (en iyi), fastest (en hızlı), shortest (en kısa), youngest (en genç), oldest (en yaşlı)
13- - “cian” ile “ tion” ve “sion” son ekleri ayni şekilde telaffuz edilir. Aradaki farkı çıkarmak için şunu öğren:
-cian- son eki daima insanlar için kullanılır.
Musician (müzisyen), tactician (taktisyen) Halbuki, - tion- ve –sion- hiçbir zaman insanlar için kullanılmaz. Kural olarak, İngilizce kelimeler, sonuna “s” veya “es” ilavesiyle, tekilden çoğul hale getirirler.
Book – books (kitap, kitaplar), boy- boys (erkek çocuk, erkek çocuklar), girl – girls (kız, kızlar)
Ancak, kural dışı kelimeler de çoktur ve bunları ezberlemekten başka çare (maalesef) yoktur. Child – children (çocuk, çocuklar)Foot – feet (ayak, ayaklar)Goose – geese (kaz, kazlar)
Man – men (adam, adamlar) Tooth – teeth (diş, dişler)
İngilizcede Adlar - Nouns
İngilizce eğitiminde kuvvetli bir temel kurmak için öğrenmemiz gerekenlerden biri de(nouns) adlardır. Bir çocuğun anadilinde ilk bellediği lisan unsuru adlardır. Bu nedenle, biz de adları temel konularımız arasına aldık.
Adlar kişiler,hayvanlar,yer,nesne,olay, nitelik,etkinlik ve soyut fikirleri isimlendiren sözcüklerdir. Ahmet, Mehmet gibi isimler de bu tanıma pekala uyar.Ama “nouns” kavramı bundan çok daha geniştir. “Nouns” (adlar); bir dilde kim, nerede ve nedir? Sorularını yanıtlayan kelimelerdir.
Her cümlede mutlaka bir ad bulunur. Bu nedenle adlara cümle kurucular veya cümlenin yapı taşları denebilir. Örnekler:
The cat sleeps. Kedi uyur. (Hayvan ismi)
Sakarya is a city. Sakarya bir şehirdir. (Yer ismi)
He is reading a book. O bir kitap okuyor. (nesne ismi)
Too many accidents happen in our country. Ülkemizde çok sayıda kaza olur.
I love freedom. Özgürlüğe bayılırım. (Fikir adı)
She is nice. O güzeldir. (Nitelik adı)
She has no courage. Onun cesareti yok.(Soyut kavram)
Turkey is a lovely country. Türkiye güzel bir ülkedir.(yer ismi)
Arda is a handsome boy. Arda yakışıklı bir çocuktur. (insan ismi)
1)Adlarda tekil ve çoğul hal(Singular and Plural Nouns):
Adlarda tekil ve çoğul durumu, o nesnenin bir tanemi yoksa, yoksa birden fazla mı olduğunu gösterir. Daha da önemlisi, adın tekil veya çoğul oluşu, başta fiil olmak üzere, tüm cümlenin şeklini etkiler. Örnekler:
The girl is at home. Kız evde.
The girls are at home. Kızlar evde.
There is a book on the table. Masanın üstünde bir kitap var.
There are books on the table. Masanın üstünde kitaplar var.
He is an engineer. O bir mühendistir.
They are engineers. Onlar mühendislerdir.
2)Adları tekilden(singular), çoğula (plural) dönüştürmede en yaygın kural, tekil adın sonuna “s” harfini eklemektir.
Dog - dogs at – atlar
house – houses ev – evler
Boy – boys erkek çocuğu
matter – matters nesne – nesneler
name – names isim – isimler
colour – colours renk – renkler
eye – eyes göz – gözler
ear - ears kulak – kulaklar
wall – walls duvar – duvarlar book -books kitap – kitaplar
chair -chairs sandalye – sandalyeler
worker – workers işçi – işçiler
boat – boats sandal – sandallar
husband – husbands koca – kocalar
3) Tekil ad ch,sh,s,x,yada z ile bitiyorsa, sonuna –es eklenir:
Church - churches kilise kiliseler
Brush - brushes fırça – fırçalar
Bus – buses otobüs - otobüsler
Box/boxes - kutu – kutular
buzz/buzzes - vızıltı – vızıltılar
4)Tekil ad ünsüz + y ile bitiyorsa(-by,-dy,-ty) –y kaldırılır ve –ies eklenir:
Baby babies - bebek – bebekler
Party – parties parti – partiler
Lady - ladies hanım – hanımlar
City – cities şehir – şehirler
5) y’den önce ünlü varsa genel kurala uyulur:
toy – toys oyuncak - oyuncaklar
monkey – monkeys maymun- maymunlar
6) sonu-f yada –fe ile biten adlarda ‘f’ yerine ‘ve’ konulur,-es(yada-s) eklenerek çoğullaştırılır.
Half - halves yarım – yarımlar
leaf - leaves yaprak - yapraklar
life - lives hayat – hayatlar
shelf – shelves çekçece – çekmeceler
Thief - thieves hırsız – hırsızlar
Wife – wives karı – karılar
Knife – knives bıçak – bıçaklar
7) Çok sayıda adın çoğul hale gelmesinde hiçbir kural yoktur. Bu adlarda, tekil ve çoğul farklı kelimelerdir.
foot – feet ayak – ayaklar
tooth – teeth diş – dişler
goose - geese kaz – kazlar
man - men adam – adamlar
woman – women kadın – kadınlar
Mouse - mice fare – fareler
Child – children çocuk – çocuklar
Person – people kişi – kişiler
8) Tekili - çoğulu aynı olan adlar:aircraft - savaş uçağı – savaş uçakları
deer - geyik – geyikler
fish - balık - balıklar
means - imkan – imkan larspecies - tür – türler
sheep - koyun – koyunlar
people - insan
9) Özellikle bilim dilinde kullanılan çoğu başka dillerden alınmış sözcüklerin çoğulları kuralsızdır:
Tekil Çoğul Anlamı
cactus cacti - kaktüs - kaktüsler
datum data - veri - veriler
fungus fungi - mantar – mantarlar
bacterium bacteria - bakteri - bakteriler
criterion criteria - kriter - kriterler
nucleus nuclei - çekirdek – çekirdekler
radius radii - yarıçap – yarıçaplar
crisis crises - kriz – krizler
hypothesis hypotheses - hipotez – hipotezler
thesis theses - tez – tezler
medium media - medya - medyalar
stimulus stimuli - uyarıcı – uyarıcılar
phenomenon phenomena - olay - olaylar
vertebra vertebrae - kaburga - kaburgalar
10)Sonundaki “s” harfinden dolayı, görünüşte çoğul, anlamı tekil olan adlara dikkat edilmelidir: Örnekler:
linguistics - dil bilimi
mathematics(maths) - matematik
Politics - politika
Economics - ekonomi, iktisat
Physics - fizik
Electronics - elektronik
Gymnastics - jimnastik
Athletics - atletizm
Cümle içinde kullanım:
I hate mathematics. Matematikten(matematiklerden değil) nefret ederim.
Gymnastics is the best sport. Jimnastik (jimnastikler değil) en iyi spordur.
Economics is a social science. Ekonomi (ekonomiler değil) bir sosyal bilimdir.
İstisna: News çoğul değil, tekildir.
What time is the news? ( What time are the news değil) Haberler ne zaman?
11) Sonu “s” ile biten bazı adlar tekil de, çoğul da olabilir. Örnekler:
means - imkan, vasıta
Train is a means of transport. Tren bir nakliye vasıtasıdır
There are many means of transport. Bir çok nakliye vasıtası vardır.
Series (seri, dizi):
He is watching a television series. O bir televizyon dizisi izliyor.
There are three television series in Channel 2. Kanal 2’de iki televizyon dizisi oynuyor.
Species (tür, cins)
Parrot is a species of bird. Papağan bir kuş cinsidir.
In Turkey, there live 600 species of animals. Türkiye’de 600 hayvan türü yaşar.
12)Bazı tekil adlar genellikle çoğul bir fiil ile kullanılır. Bu adlar tek bir şeyi değil, insan gruplarını ifade eder. Örnekler:
The government want(wants değil) to increase the taxes. Hükümet vergileri artırmak istiyor.
The staff of the company are not(is not değil) happy. Şirketin kadrosu mutlu değil.
The police are(is değil) chasing the the robber. Polis soyguncuyu kovalıyor.
Turkish team are (is değil) playing very well. Türk takımı çok iyi oynuyor.
PO have(has değil) reduced the price of petrol. Po petrol fiyatını indirdi.
Dikkat: Bunları tekil fiille de kullanmak mümkündür. Mesela, the government wants, PO has .. gibi.
Person (şahıs, kişi) kelimesinin çoğulu persons olmasına rağmen, genellikle people kelimesi tercih edilir.
13)Para miktarını, zaman peryodunu, mesafeyi vs. bildiren kelimeler tek bir şey olarak düşünülür. Dolayısıyla, tekil adlar olarak kullanılır. Örnekler:
One thousand YTL is a good money. Bin YTL iyi bir paradır.
Two years is a long time to spent in prison. İki yıl hapis geçirmek için uzun bir süredir.
5 kilometers is a long way to walk on foot. Yaya yürümek içim 5 kilometre uzun bir mesafe. 14) Kimi adlar hep çoğul olarak kullanılır :
the police - polis
trousers - pantolon
pants - pantolon
riches - zenginlik
15) Tek bir nesne olan fakat, iki bölümden oluşan bazı eşyalar için çoğul şekil kullanırız. Örnekler:
trousers - pants Pantolon (iki ayağı var)
jeans - blucin ( “ “ “ )
tights - tayt ( “ “ “)
shorts - şort ( “ “ “)
pyjamas - pijama ( alt ve üstten oluşan iki bölümü var)
glasses – spectacles gözlük (iki camı var)
binoculars - dürbün (iki gözü var)
scissors - makas (iki parçalı nesne)
Bunlar çoğuldurlar ve çoğul fiili alırlar.
My trousers are too short. (My trouser is too short değil). Pantalonum çok kısa.
I bought new glasses. (I bought a new glasses değil) Yeni gözlük satınaldım.
Your jeans(pyjamas) are nice. (Your jean(pyjamas) is nice değil).Senin Blujinin(pijaman)6 güzel.
16)İngilizcede bazı adlar çoğul yapılmaz; bunlara kütle adları veya sayılamayan adlar(uncountable nouns) denir.( bu konu ileride daha detaylı incelenecektir).
Advice - tavsiye
Ammunition - cephane
Anger - kızgınlık
Assistance - yardım
Behaviour - davranış
Bread - ekmek
chaos - kaosconduct - yönetmek, iletmek, orkestra idare etmek
courage - cesaret
dirt - kir, pislik
employment - istihdam
evidence - kanıt
fun - eğlence
furniture - mobilya
harm - zarar
housework - ev ödevi
information - enformasyon
knowledge - bilgi
laughter - kahkaha, gülüş
legislation - mevzuat
leisure - dinlenme, boş vakit
lighning - yıldırım
luck - şans, talih
luggage - bagaj
machinery - makinalar, makine parkı
money - para
moonlight - ay ışığı
news - haber, müjde
permission - izin, müsaade
Photography - fotoğraf
poetry - şiir
produce - üretmek,imal etmek
progress - ilerleme, inkişaf
rubbish - çöp, saçma söz
safety - güvenlik
shopping - alışveriş
sunlight - güneş ışığı
thunder - gök gürlemesi
transport - nakliye
underwear - iç giyim
weather - hava, hava koşulları
Dikkat : Bu kelimeler, belirsizlik artikeli olan ve bir, veya herhangi bir anlamına gelen (a,an)ile kullanılmaz.
17) Birleşik isimlerde çoğul eki olan “s” bazen birinci, bazen ikinci kelimeye eklenir.
Son-in-law - sons-in-laws üvey evlat – üvey evlatlar
man-of-war - men-of-war savaş adamı – savaş adamları
armchair – armchairs koltuk – koltuklar
18) İyelik (sahiplik) genel olarak tekil adlara (‘s) eklenerek yapılır. İyeliği (sahipliği) göstermek adların çok önemli bir fonksiyonudur.
My friend’s car arkadaşımın arabası the boy’s shirt çocuğun gömleği
The student’s note-book talebenin defteri
Her husband’s job Kocasının işi(mesleği)
19) Kurallı çoğul adlara yalnızca(‘) eklenir.
The girls’ teachers kızların öğretmenleri
The studens’ grades öğrencilerin notları
20)Kuralsız çoğul adlara(‘s) eklenir.
the children’s show çocukların şovu
men’s wear erkek giyimi
gentlemen’s agreement centilmen anlaşması
21) İlk ad cansız ise iyelik göstermek için ad+of+ad yapısı daha sık kullanılır.
the shadow of your smile - gülüşünün gölgesi
the fall of Rome - Roma’nın yıkılışı
the urgency of the matter - meselenin aciliyeti
the cost of the production - üretimin maliyeti
22) -s ile biten özel adlar İngiliz İngilizcesinde (‘s) takısı alır.
Charles’s diary - Charles’in günlüğü Amerikan İngilizcesinde ise, (‘) yeterlidir:
Socrates’s peech - Sokrat’ın savunması
23) Kimi zaman çifte iyelik kullanılabilir.
She is a friend of my father’s. O babamın bir arkadaşıdır.
24) Genel kabul görmüş zaman, para vb. ile ilgili ifadelerde (‘s) kullanılır.
Ten minutes’walk - On dakikalık yürüyüşa year’s profit - bir yılın karı
a day’s work - bir günün çalışması
A hard day’s night - Zor bir günün gecesi
25) Özel Adlar ve Cins Adlar - Proper nouns and common nouns
Bunlara ayni zamanda özel isimler de denir. Bunlar biricik olan kişi ve kurumların isimleridir. Mesela,
Emre, Hasan, John, Paul, Jupiter, Almanya, Aksaray, The President, The Cenral Bank
İngilizce ve Latin alfabesiyle yazılan lisanlarda özel isimlerin ilk harfi büyük yazılır. Böylece, özel isimleri diğerlerinden kolayca tefrik edebiliriz. Ancak, bu Almanca için geçerli değildir. Çünkü Almanca’da her türlü ad büyük harf ile başlar.
Özel isimlerde adın sözlük anlamıyla, kişi arasında anlam ilişkisi aranmamalıdır. Mesela, bir kimsenin ismi Aslan olabilir, ama kendisi tabii ki aslan değildir. Bu nedenle, özel isimler tercüme edilmez, aynen yazılır.
Özel adlar (proper nouns) dışındaki bütün adlar cins (common) adlardır. Örneğin,
Board - tahta
country - ülke
planet - gezegen
love - aşk
officer - subay
room - oda
26) Sayılan Adlar ve Sayılamayan Adlar - (countable nouns and mass(uncountable) nouns
Günlük hayatta çok kullandığımız sayılabilir adlar (countable nouns), somut, sayılabilir maddelere işaret eder. Örneğin; eye (göz), table (masa), event (olay).
Ertrafımızda gördüğümüz ve sayıya vurulabilen herşey sayılabilir adlardır(countable nouns). Yukarıdaki ilgili maddelerde gördüğümüz gibi,sayılabilir adların çoğulu yapılabilir.
Sayılamayan Adlar ( non-countable nouns), Sayılamayan şeyleri gösterir Doğal olarak, bunların çoğulu yapılamaz. Örnekler:
Laughter - kahkaha
Helium - helyum
Water - su
Air - hava
Milk - sütwine - şarap
Beer - biracake - kek sugar - şekerrice - pirinç meat - etcheese - peynir flour - un
Heat - ısı, sıcaklık
Smoking - sigara içmeksunshine - güneş ışığı electricity - electricitybiology - biyoloji
Dikkat:
Genel kural olarak, sayılamayan adlar çoğullaştırılamaz. Çünkü, sayılamayan şeylerin çoğulunu aramak mantıklı değildir. Ancak, kuralın istisnası vardır. Şöyle ki bazı adları tür, çeşit (type) bildirmek için kullandığımızda çoğullaştırabiliriz. Örneğin:
New wines are introduced to the market everyday - Piyasaya her gün yeni şaraplar sürülüyor.
The waters of Atlantic is salty – Atlantiğin suları tuzludur.
In a world map, we see different peoples. Dünya atlasında farklı ülkeler görürüz. *Sayılamayan adlar genellikle artikelsiz kullanılır. Örneğin:Smoking is bad for health. Sigara içmek sağlık için zararlıdıPoetry is a beaty. Şiir güzeldir. Sugar is sweet. Şeker tatlıdır.
Experience is the best teacher. Tecrübe en iyi öğretmendir.
Practice makes master. Alıştırma yapmak ustalaştırır.
Salt is poison. Tuz zehirdir. *Sayılamayan adlardan önce şu edatlar kullanılabilir. some, any, enough, this, that, and much. Örnekler:I need some money. Paraya ihtiyacım var. Give me that (this) book. Bana şu kitabı ver. This man is crazy. Bu adam çılgın.He can speak much English. Çok (iyi) İngilizce bilir.We have much(enough) water. Çok (yeterli) suyumuz var. I don’t see any person. Hiçbir şahıs görmüyorum. *Sayılamaz oldukları için, bu adlar şu edatlarla birlikte kullanılmaz.these, those, every, each, either, and neithe-Aşağıdaki ifadeleri kullanmak mümkündür.
much harm çok zarar The fire brought about much harm. Yangın çok zarara yol açtı.little harm - az zarar The accident caused little harm. Kaza az zarar verdi. 27) Adların Cinsiyeti (Noun Gender)
Eski İngilizce’de bir çok ad, refere ettiği insanın dişi veya erkek oluşuna göre, farklı şekil alırdı. Bugün bu uygulama çok azalmıştır. Ama, halen mevcuttur
Actor aktör (erkek)
actress aktör (bayan)
Waiter garson (erkek)
Waitress garson (bayan)
Steward hostes (erkek)
Stewardess hostes (bayan)
Adlar kişiler,hayvanlar,yer,nesne,olay, nitelik,etkinlik ve soyut fikirleri isimlendiren sözcüklerdir. Ahmet, Mehmet gibi isimler de bu tanıma pekala uyar.Ama “nouns” kavramı bundan çok daha geniştir. “Nouns” (adlar); bir dilde kim, nerede ve nedir? Sorularını yanıtlayan kelimelerdir.
Her cümlede mutlaka bir ad bulunur. Bu nedenle adlara cümle kurucular veya cümlenin yapı taşları denebilir. Örnekler:
The cat sleeps. Kedi uyur. (Hayvan ismi)
Sakarya is a city. Sakarya bir şehirdir. (Yer ismi)
He is reading a book. O bir kitap okuyor. (nesne ismi)
Too many accidents happen in our country. Ülkemizde çok sayıda kaza olur.
I love freedom. Özgürlüğe bayılırım. (Fikir adı)
She is nice. O güzeldir. (Nitelik adı)
She has no courage. Onun cesareti yok.(Soyut kavram)
Turkey is a lovely country. Türkiye güzel bir ülkedir.(yer ismi)
Arda is a handsome boy. Arda yakışıklı bir çocuktur. (insan ismi)
1)Adlarda tekil ve çoğul hal(Singular and Plural Nouns):
Adlarda tekil ve çoğul durumu, o nesnenin bir tanemi yoksa, yoksa birden fazla mı olduğunu gösterir. Daha da önemlisi, adın tekil veya çoğul oluşu, başta fiil olmak üzere, tüm cümlenin şeklini etkiler. Örnekler:
The girl is at home. Kız evde.
The girls are at home. Kızlar evde.
There is a book on the table. Masanın üstünde bir kitap var.
There are books on the table. Masanın üstünde kitaplar var.
He is an engineer. O bir mühendistir.
They are engineers. Onlar mühendislerdir.
2)Adları tekilden(singular), çoğula (plural) dönüştürmede en yaygın kural, tekil adın sonuna “s” harfini eklemektir.
Dog - dogs at – atlar
house – houses ev – evler
Boy – boys erkek çocuğu
matter – matters nesne – nesneler
name – names isim – isimler
colour – colours renk – renkler
eye – eyes göz – gözler
ear - ears kulak – kulaklar
wall – walls duvar – duvarlar book -books kitap – kitaplar
chair -chairs sandalye – sandalyeler
worker – workers işçi – işçiler
boat – boats sandal – sandallar
husband – husbands koca – kocalar
3) Tekil ad ch,sh,s,x,yada z ile bitiyorsa, sonuna –es eklenir:
Church - churches kilise kiliseler
Brush - brushes fırça – fırçalar
Bus – buses otobüs - otobüsler
Box/boxes - kutu – kutular
buzz/buzzes - vızıltı – vızıltılar
4)Tekil ad ünsüz + y ile bitiyorsa(-by,-dy,-ty) –y kaldırılır ve –ies eklenir:
Baby babies - bebek – bebekler
Party – parties parti – partiler
Lady - ladies hanım – hanımlar
City – cities şehir – şehirler
5) y’den önce ünlü varsa genel kurala uyulur:
toy – toys oyuncak - oyuncaklar
monkey – monkeys maymun- maymunlar
6) sonu-f yada –fe ile biten adlarda ‘f’ yerine ‘ve’ konulur,-es(yada-s) eklenerek çoğullaştırılır.
Half - halves yarım – yarımlar
leaf - leaves yaprak - yapraklar
life - lives hayat – hayatlar
shelf – shelves çekçece – çekmeceler
Thief - thieves hırsız – hırsızlar
Wife – wives karı – karılar
Knife – knives bıçak – bıçaklar
7) Çok sayıda adın çoğul hale gelmesinde hiçbir kural yoktur. Bu adlarda, tekil ve çoğul farklı kelimelerdir.
foot – feet ayak – ayaklar
tooth – teeth diş – dişler
goose - geese kaz – kazlar
man - men adam – adamlar
woman – women kadın – kadınlar
Mouse - mice fare – fareler
Child – children çocuk – çocuklar
Person – people kişi – kişiler
8) Tekili - çoğulu aynı olan adlar:aircraft - savaş uçağı – savaş uçakları
deer - geyik – geyikler
fish - balık - balıklar
means - imkan – imkan larspecies - tür – türler
sheep - koyun – koyunlar
people - insan
9) Özellikle bilim dilinde kullanılan çoğu başka dillerden alınmış sözcüklerin çoğulları kuralsızdır:
Tekil Çoğul Anlamı
cactus cacti - kaktüs - kaktüsler
datum data - veri - veriler
fungus fungi - mantar – mantarlar
bacterium bacteria - bakteri - bakteriler
criterion criteria - kriter - kriterler
nucleus nuclei - çekirdek – çekirdekler
radius radii - yarıçap – yarıçaplar
crisis crises - kriz – krizler
hypothesis hypotheses - hipotez – hipotezler
thesis theses - tez – tezler
medium media - medya - medyalar
stimulus stimuli - uyarıcı – uyarıcılar
phenomenon phenomena - olay - olaylar
vertebra vertebrae - kaburga - kaburgalar
10)Sonundaki “s” harfinden dolayı, görünüşte çoğul, anlamı tekil olan adlara dikkat edilmelidir: Örnekler:
linguistics - dil bilimi
mathematics(maths) - matematik
Politics - politika
Economics - ekonomi, iktisat
Physics - fizik
Electronics - elektronik
Gymnastics - jimnastik
Athletics - atletizm
Cümle içinde kullanım:
I hate mathematics. Matematikten(matematiklerden değil) nefret ederim.
Gymnastics is the best sport. Jimnastik (jimnastikler değil) en iyi spordur.
Economics is a social science. Ekonomi (ekonomiler değil) bir sosyal bilimdir.
İstisna: News çoğul değil, tekildir.
What time is the news? ( What time are the news değil) Haberler ne zaman?
11) Sonu “s” ile biten bazı adlar tekil de, çoğul da olabilir. Örnekler:
means - imkan, vasıta
Train is a means of transport. Tren bir nakliye vasıtasıdır
There are many means of transport. Bir çok nakliye vasıtası vardır.
Series (seri, dizi):
He is watching a television series. O bir televizyon dizisi izliyor.
There are three television series in Channel 2. Kanal 2’de iki televizyon dizisi oynuyor.
Species (tür, cins)
Parrot is a species of bird. Papağan bir kuş cinsidir.
In Turkey, there live 600 species of animals. Türkiye’de 600 hayvan türü yaşar.
12)Bazı tekil adlar genellikle çoğul bir fiil ile kullanılır. Bu adlar tek bir şeyi değil, insan gruplarını ifade eder. Örnekler:
The government want(wants değil) to increase the taxes. Hükümet vergileri artırmak istiyor.
The staff of the company are not(is not değil) happy. Şirketin kadrosu mutlu değil.
The police are(is değil) chasing the the robber. Polis soyguncuyu kovalıyor.
Turkish team are (is değil) playing very well. Türk takımı çok iyi oynuyor.
PO have(has değil) reduced the price of petrol. Po petrol fiyatını indirdi.
Dikkat: Bunları tekil fiille de kullanmak mümkündür. Mesela, the government wants, PO has .. gibi.
Person (şahıs, kişi) kelimesinin çoğulu persons olmasına rağmen, genellikle people kelimesi tercih edilir.
13)Para miktarını, zaman peryodunu, mesafeyi vs. bildiren kelimeler tek bir şey olarak düşünülür. Dolayısıyla, tekil adlar olarak kullanılır. Örnekler:
One thousand YTL is a good money. Bin YTL iyi bir paradır.
Two years is a long time to spent in prison. İki yıl hapis geçirmek için uzun bir süredir.
5 kilometers is a long way to walk on foot. Yaya yürümek içim 5 kilometre uzun bir mesafe. 14) Kimi adlar hep çoğul olarak kullanılır :
the police - polis
trousers - pantolon
pants - pantolon
riches - zenginlik
15) Tek bir nesne olan fakat, iki bölümden oluşan bazı eşyalar için çoğul şekil kullanırız. Örnekler:
trousers - pants Pantolon (iki ayağı var)
jeans - blucin ( “ “ “ )
tights - tayt ( “ “ “)
shorts - şort ( “ “ “)
pyjamas - pijama ( alt ve üstten oluşan iki bölümü var)
glasses – spectacles gözlük (iki camı var)
binoculars - dürbün (iki gözü var)
scissors - makas (iki parçalı nesne)
Bunlar çoğuldurlar ve çoğul fiili alırlar.
My trousers are too short. (My trouser is too short değil). Pantalonum çok kısa.
I bought new glasses. (I bought a new glasses değil) Yeni gözlük satınaldım.
Your jeans(pyjamas) are nice. (Your jean(pyjamas) is nice değil).Senin Blujinin(pijaman)6 güzel.
16)İngilizcede bazı adlar çoğul yapılmaz; bunlara kütle adları veya sayılamayan adlar(uncountable nouns) denir.( bu konu ileride daha detaylı incelenecektir).
Advice - tavsiye
Ammunition - cephane
Anger - kızgınlık
Assistance - yardım
Behaviour - davranış
Bread - ekmek
chaos - kaosconduct - yönetmek, iletmek, orkestra idare etmek
courage - cesaret
dirt - kir, pislik
employment - istihdam
evidence - kanıt
fun - eğlence
furniture - mobilya
harm - zarar
housework - ev ödevi
information - enformasyon
knowledge - bilgi
laughter - kahkaha, gülüş
legislation - mevzuat
leisure - dinlenme, boş vakit
lighning - yıldırım
luck - şans, talih
luggage - bagaj
machinery - makinalar, makine parkı
money - para
moonlight - ay ışığı
news - haber, müjde
permission - izin, müsaade
Photography - fotoğraf
poetry - şiir
produce - üretmek,imal etmek
progress - ilerleme, inkişaf
rubbish - çöp, saçma söz
safety - güvenlik
shopping - alışveriş
sunlight - güneş ışığı
thunder - gök gürlemesi
transport - nakliye
underwear - iç giyim
weather - hava, hava koşulları
Dikkat : Bu kelimeler, belirsizlik artikeli olan ve bir, veya herhangi bir anlamına gelen (a,an)ile kullanılmaz.
17) Birleşik isimlerde çoğul eki olan “s” bazen birinci, bazen ikinci kelimeye eklenir.
Son-in-law - sons-in-laws üvey evlat – üvey evlatlar
man-of-war - men-of-war savaş adamı – savaş adamları
armchair – armchairs koltuk – koltuklar
18) İyelik (sahiplik) genel olarak tekil adlara (‘s) eklenerek yapılır. İyeliği (sahipliği) göstermek adların çok önemli bir fonksiyonudur.
My friend’s car arkadaşımın arabası the boy’s shirt çocuğun gömleği
The student’s note-book talebenin defteri
Her husband’s job Kocasının işi(mesleği)
19) Kurallı çoğul adlara yalnızca(‘) eklenir.
The girls’ teachers kızların öğretmenleri
The studens’ grades öğrencilerin notları
20)Kuralsız çoğul adlara(‘s) eklenir.
the children’s show çocukların şovu
men’s wear erkek giyimi
gentlemen’s agreement centilmen anlaşması
21) İlk ad cansız ise iyelik göstermek için ad+of+ad yapısı daha sık kullanılır.
the shadow of your smile - gülüşünün gölgesi
the fall of Rome - Roma’nın yıkılışı
the urgency of the matter - meselenin aciliyeti
the cost of the production - üretimin maliyeti
22) -s ile biten özel adlar İngiliz İngilizcesinde (‘s) takısı alır.
Charles’s diary - Charles’in günlüğü Amerikan İngilizcesinde ise, (‘) yeterlidir:
Socrates’s peech - Sokrat’ın savunması
23) Kimi zaman çifte iyelik kullanılabilir.
She is a friend of my father’s. O babamın bir arkadaşıdır.
24) Genel kabul görmüş zaman, para vb. ile ilgili ifadelerde (‘s) kullanılır.
Ten minutes’walk - On dakikalık yürüyüşa year’s profit - bir yılın karı
a day’s work - bir günün çalışması
A hard day’s night - Zor bir günün gecesi
25) Özel Adlar ve Cins Adlar - Proper nouns and common nouns
Bunlara ayni zamanda özel isimler de denir. Bunlar biricik olan kişi ve kurumların isimleridir. Mesela,
Emre, Hasan, John, Paul, Jupiter, Almanya, Aksaray, The President, The Cenral Bank
İngilizce ve Latin alfabesiyle yazılan lisanlarda özel isimlerin ilk harfi büyük yazılır. Böylece, özel isimleri diğerlerinden kolayca tefrik edebiliriz. Ancak, bu Almanca için geçerli değildir. Çünkü Almanca’da her türlü ad büyük harf ile başlar.
Özel isimlerde adın sözlük anlamıyla, kişi arasında anlam ilişkisi aranmamalıdır. Mesela, bir kimsenin ismi Aslan olabilir, ama kendisi tabii ki aslan değildir. Bu nedenle, özel isimler tercüme edilmez, aynen yazılır.
Özel adlar (proper nouns) dışındaki bütün adlar cins (common) adlardır. Örneğin,
Board - tahta
country - ülke
planet - gezegen
love - aşk
officer - subay
room - oda
26) Sayılan Adlar ve Sayılamayan Adlar - (countable nouns and mass(uncountable) nouns
Günlük hayatta çok kullandığımız sayılabilir adlar (countable nouns), somut, sayılabilir maddelere işaret eder. Örneğin; eye (göz), table (masa), event (olay).
Ertrafımızda gördüğümüz ve sayıya vurulabilen herşey sayılabilir adlardır(countable nouns). Yukarıdaki ilgili maddelerde gördüğümüz gibi,sayılabilir adların çoğulu yapılabilir.
Sayılamayan Adlar ( non-countable nouns), Sayılamayan şeyleri gösterir Doğal olarak, bunların çoğulu yapılamaz. Örnekler:
Laughter - kahkaha
Helium - helyum
Water - su
Air - hava
Milk - sütwine - şarap
Beer - biracake - kek sugar - şekerrice - pirinç meat - etcheese - peynir flour - un
Heat - ısı, sıcaklık
Smoking - sigara içmeksunshine - güneş ışığı electricity - electricitybiology - biyoloji
Dikkat:
Genel kural olarak, sayılamayan adlar çoğullaştırılamaz. Çünkü, sayılamayan şeylerin çoğulunu aramak mantıklı değildir. Ancak, kuralın istisnası vardır. Şöyle ki bazı adları tür, çeşit (type) bildirmek için kullandığımızda çoğullaştırabiliriz. Örneğin:
New wines are introduced to the market everyday - Piyasaya her gün yeni şaraplar sürülüyor.
The waters of Atlantic is salty – Atlantiğin suları tuzludur.
In a world map, we see different peoples. Dünya atlasında farklı ülkeler görürüz. *Sayılamayan adlar genellikle artikelsiz kullanılır. Örneğin:Smoking is bad for health. Sigara içmek sağlık için zararlıdıPoetry is a beaty. Şiir güzeldir. Sugar is sweet. Şeker tatlıdır.
Experience is the best teacher. Tecrübe en iyi öğretmendir.
Practice makes master. Alıştırma yapmak ustalaştırır.
Salt is poison. Tuz zehirdir. *Sayılamayan adlardan önce şu edatlar kullanılabilir. some, any, enough, this, that, and much. Örnekler:I need some money. Paraya ihtiyacım var. Give me that (this) book. Bana şu kitabı ver. This man is crazy. Bu adam çılgın.He can speak much English. Çok (iyi) İngilizce bilir.We have much(enough) water. Çok (yeterli) suyumuz var. I don’t see any person. Hiçbir şahıs görmüyorum. *Sayılamaz oldukları için, bu adlar şu edatlarla birlikte kullanılmaz.these, those, every, each, either, and neithe-Aşağıdaki ifadeleri kullanmak mümkündür.
much harm çok zarar The fire brought about much harm. Yangın çok zarara yol açtı.little harm - az zarar The accident caused little harm. Kaza az zarar verdi. 27) Adların Cinsiyeti (Noun Gender)
Eski İngilizce’de bir çok ad, refere ettiği insanın dişi veya erkek oluşuna göre, farklı şekil alırdı. Bugün bu uygulama çok azalmıştır. Ama, halen mevcuttur
Actor aktör (erkek)
actress aktör (bayan)
Waiter garson (erkek)
Waitress garson (bayan)
Steward hostes (erkek)
Stewardess hostes (bayan)
Pronouns - Zamirler
Zamirler, nesnelerin ve kavramların gerçek adları yerine geçici olarak kullanılan kelimelerdir. Zamirlerin anlamları yoktur. Bir zamir tek başına hiçbir nesneyi karşılamaz, zihinde hiçbir nesne canlandırmaz, hiçbir kavram düşündürmez.Bu nedenle, zamirlere isimlerin yerini tutan kelimelerdir diyebiliriz. Zamirlerin çeşitleri vardır. Örneğin: şahıs zamirleri, işaret zamirleri, dönüşlülük zamirleri, soru zamirleri, belirsizlik zamirleri ve bağlama zamirleri gibi. A- Personal Pronouns (Şahis Zamirleri)
Yalın halde kullanılan “I,YOU,HE,SHE,IT,ONE,WE,YOU,THEY” cümlelerin özneleri olup“ME,YOU,HIM,HER,IT,ONE,US,YOU,THEM” nesneleridir. Örneğin ;
-Ahmet saw me the other day.(= O beni birkaç gün önce gördü.)=HeÖzne +fiil+nesneThe books belong to me/you/him/her/it/us/them (Kitaplar bana/sana(size)/ona/onlara aittir.=They(onlar bana/sana(size)/ona/bize/onlara aittirler.
Konuşma ingilizce’sinde; That’s her (hım,us,ete)."ıt is only me" kullanımı doğru oldugu halde,standart Yazı İngilizcesinde:“ıt is he ( I,you,she,we,ete.)who did it” kullanımı varır.(= onu yapan odur)1.She (her),gemi,uçak, motorlu vasıta, memleket ve hatta sehirler için sevgi ifadesinde kullanılır.-That is the Love Boat. She is a beatiful ship-Turkey is our country. We love her very much.
2.“It”, normalde cansız nesneler ve hayvanlar için kullanıldığı halde bebekler için de kullanılır.3.“It” in diğer kullanımları:a)Bilinmeyen bir şahıs ya da şeyden bahsedildiğinde-Someone is moving stealthily about the house. It must be a burglar.b)Hava durumlarını ilgilendiren fiillerle:It is raining /snowing/freezing. It is very warm / cold /wet.c)Zaman ne ölçü ifadelerinde:It is half past two. . It is fifteen miles to our village.d)Cümlede takip eden “mastar” veya “yan cümleye referans vermek üzere “özne” ya da nesne olarak:-It is easy enough to talk.-İt was clear that he didn’t want to come.-I take it for granted that she will stay with us.-I find it difficult to solve this puzzle.e)“It is/was…” ile başlayan cümlelerde “ gerçek özne” ve “sıfat cümle”sinden önce:-It was our training that we had that made us good teachers.f)Gerçek özneyi vurgulamak için:-It was my father, not my mother, who wanted me become an engineer.g)Tüm cümleye referans vermek için:-She has saved my life. I will never forget it.h)“Say,thınk,hope,believe,suppose,expect,hear,tell,imagine,fear,beafraid gibi fiillerden sonra “SO”,”IT” yerine kullanılabilir.Will you pass your exam?I thınk/hope/believe/suppose/expect soBu yapıların olumsuz şekilleri, iki şekilde ifade edilebilir:1.I thınk/believe/suppose/expect so.2.I don’t thınk/believe/suppose/expect so
NOT: İkinci kullanım,"hear,hope ve am afraid" ile kullanılamaz.
- “So” bir sıfat veya isimle birlikte “to be, to seem, to make” fiilleri ile kullanılır.- There is nothing either good or bad, but thinking makes it so.- She has been a teacher there for more than fifteen years and I hope she will be so (= a teacher ) for many years.
4.“One”, bir sayı olup tüm sayılar gibi “zamir” olarak kullanılabilir.- There is only one student there, not twoOne of your brothers came to see me today.Take one these chocolates.(singular)Take some of these chocolates.(plural)
5.”One” in diğer kullanımları:a) Özne ya da nesne olarak kullanılan “ONE” in “ONES” ve "ONE SELF" şekilleri vardır:• One can only do one’s best.• I don’t thınk one should overwork oneself.“When one is given one’s choice of courses of action any of which would be to one’s disadvantage, one often has a difficulty in deciding what one ought to do” cümlesini aşağıdaki gibi ifade etmek çok daha iyidir.“When someone is/you are given his/your choice of courses of action any of which would be to his/yourdisadvantage, he/you often has/have diffuculty in deciding what he/you ought to do”b) Herhangi bir kimse anlamında:- You are the first one who has ever explained it to us clearly.- She is not one to be easily deceived.c) “ Other! veya “another” ile zıtlık oluşturulduğunda, sayı anlamının bir diğer şeyle kullanımında:- There were two choices open to us. We had to take either the one or the other- These two twins are so much alike that we can’t tell the one from the other.d) Önceden bahsedilmiş sayılabilen isim ya da isimlerin yerine “ONE” ve ONES” kullanımı:- Mr Brown’s old car is a good one. It is even better than our new one .- I like strong cup of tea beter than a weak one.- I prefer red roses to whıte ones.-There was mother bird in the nest and there were four young ones.-Which girl is Mary Robinson?-The one in the pink dress.-Which biscuits do you like best?-The ones with chocolate on them
Not: “ One” ,”own” ile kullanılamaz.- I can’t write properly with your pen. I’d rather use my own.e) “One” nın “idiomatıc” kullanımı:- She is a teacher that is liked by one and all(=everybody).- She can go or she can stay. It’s all one to me.B - Possesive Pronouns( Mülkiyet Zamirleri)“possessive adjectives” yani mülkiyet sıfatlar: “ MY, YOUR,HIS,HER,ITS,OUR,YOUR,THEIR” isimlerden ve “ONE” dan önce kullanılabili.oysa “ Possessive Pronoun”lar yani “mine, yours, his, hers, its, ours, yours, theirs” tek başlarına kullanılır.
a)That is my book. That book mine.(= Şu benim kitabımdır Şu kitap benimkidir.)- That is your car. That car is yours.- That is his pencil. That pencil is his.- That is her purse. That purse is hers- That is its tail. That tail is its.- Those are our cats. Those cats are yours.- Those are their dogs. Those dogs are theirs.- Our’s is the only garden that has trees in it- Their house is older than yours( onların evi sizinkinden daha eskidir.)- He took the bone from his dog and gave it to hers.- The cherry tree gives it s share of color to the garden and the Lilac tree gives its.b)He is a friend of mine. ( one of my friends)- This is a car of theirs. ( one of their cars)- It was no fault of yours that we mistook the way.- I gave him some plants of ours (= some of our plants)in exchange for some of his( some of his plants).c) Note:A portait of Rembrandt ( one portraying him)-A criticism of shaw (=opinion about shaw)-A criticism of shaw’s ( =opinions by shaw)C- Demonstrative Pronouns(=işaret Zamirleri)“This,that,these,those,”isimlerle birlikte kullanıldığında “belirtme sıfat”ları oldukları halde,isim olmaksızın kullanıldığında “işaret zamirleri”dir.a)I’d like to by this car, not that car. (sıfat)This is what I want you to do. (zamir)That is exactly what I did.I believe you, but there are those who don’t.My seat was next to that of the Mayor.Compare Chopin’s waltzes with those of today.That is what I thought last year; this is what I thınk now.
b) “The former” ve "The latter" da aynı zamanda işaret zamiri olarak kullanılır:-The orchestra played two Beethoven Symphonies, the Third and the Fifth;- The former was played magnificiently, the latter was not so well done.
c) “Such”, “I have had such a busy day” cümlesinde “belirtme sıfatı” olduğu halde, “His carelessness is such as to make it unlikely that he will pass the exam.” Cümlesinde “işaret zamiri” dir.d)They export a lot of fruıt, such as(=for example) oranges, lemons ete.e) He gave me his help such as it was=but it wasn’t of much useMy services, such as they are, entirely at your disposal.D- Reflexive and Emhasizing Pronouns (Dönüşlü ve vurgulayıcı zamirler)
“Myself, yourself, himself,herself,ıtself,oneself, ourselves, yourselves, themselves” zamirleri
a) Öznenin yaptığı eylemi tekrar o özneye döndürürler yani özne ile nesne aynı kişilerdir.- I shave myself every morning.- You are teaching yourself English.- They helped themselves to the cakes- She saw herself in the mirror.(kendini aynada gördü)- One should try to see onself a others see one- It is pity we can’t see ourselves as others see us.- Make yourself at home.- There was so much noise that I could hardly hear myself think.- I told myself there was nothing to be afraid of.1) “Preposition” lardan sonra kullanılır.She looked at herself in the looking glassMy darling loves me for myself, not for my moneyI want a little time to myselfShe is proud of herself.Fakat zamirle ifade edilen şahsın kimliği hakkında hiçbir şüphe yoksa."Preposition" dan sonra şahıs zamirlerinin “objective” halleri kullanılır.He took the food for the day with him.She shut the door behirid her.We have the whole day before us.2 ) Dönüşlü olarak kullanılan fiilerle:I pride myself on always having a tidy garden.I hope the childiren will behave themselves.We hope you’ll enjoy yourself at the party.He applied himself to the task of organizing the finances of the firm.Vurgulayıcı “SELF” zamirlerinin fonksiyonu tamamen farklı olup cümleden çıkarıldıklarında, o cümlenin anlamı bozulmaz ve genellikle cümlelerin sonunda kullanılır.You yourself ( You and not anyone else) told me the story(Bizzat kendin bana hikayeyi anlattın.)I saw hım do it myself.He went into the village itself.Never leave to others what you should do yourself.
Bu zamirlerin bazen “alone/on one’s own/without any help” anlamları vardır. Bu durumda “by” ile kullanılır.
This is a machine that works by itself(=alone/on its own/ without help)(= Bu kendi başına çalışan bir makinedır)The little boy travelled from Ankara to New York by himselfWe can’t do all the work ourselves(=withoult help)in a such a big house.I tried to move the piano into the other room myself, but couldn’t manage it.E- İnterrogative Pronouns (= soru zamirleri)
Bu zamirler “WHO, WHOM,WHOSE,WHICH,WHAT” olup, her zaman fiillerden önce soru oluşturmada kullanılır.Who/ What broke the dishes?Which do you prefer, coffee or teaWhose are these gloves?Who(m) did they ofter the scholarship to?(=To whom did they ofter the scholarship?)Who /what is that man talking to the journalist?What is he like to look at as a person?
a) “ What” daha fazla şeylerden “which” ise sınırlı sayıda olanlardan seçim yapıldığında kullanılır.
What are you talking in your examination?I’m talking English,French and GermanWhich of them is your best subject?English.1. who would like to go out with me?2. which of you would like to go out with me?
Birinci cümlede konuşmacı dışarı cıkmak isteyen herkesi, ikinci cümlede ise belli sayıda kişiyi dişarı çıkarmak ister.b) Hayret,kızgınlık ve öfke ifadeleri:“WHAT,WHO,WHİCH+EVER” ile yapılır.Whoever can be calling at this time of night?(=on earth/in the world)(= Hay Allah kahretsin! Gecenin bu vaktinde kim arıyor olabilir?What ever were you thinking of to suggest such a plan?Who ever heard of such a stilly idea?He gets up at five o’clock every morning.What ever for?F- İndefinite Pronouns (Belgisiz zamirler)
Pek çoğu sıfat şeklinde “determiner”lar olarak da kullanılan bu gruptaki zamirler aşağıdaki içerirler:Some (=thing,body,-one)any (-thing,boyda;-one);no(-thing,body;-one);every(-thing,body;-all,one,none,other,another,much,many,less,more;(a)few,(a)little,enougheach,either,neither.A : Have you any money? (= Do you have any money ?)(sıfat)B : No I have not any Money.( =No, I don’t have any Money)=no Money=noneAsk john if he has any. (zamir)If only (=I wish) I had some red roses. (sıfat)I must try to grow some next year.(zamir)He told me a lot of other things that I can’t remember now.(sıfat)Which one are you goingto choose that one or the other. (zamir)At the party each child was given an apple and a bag of sweets.(sıfat)Each of them was gıven a present from the host. (zamir)Either of these machines is suitable for the work I want done.(zamir)Neither of my friendes has yet to come (zamir)There is a train at 11:35 and one at 12:00; either train will will get you thare in time for the conferance.(sıfat)If you don’t want either of these , there is another one at 12:30.(zamir)We have travelled by the 11:30 train and the 12:50 and neither train had a restaurant car.(sıfat)When the genaral saw his troops retreat, he cried:” All is lost”(=everything)All is well that ends well.(the whole of)All the students are present.(sıfat)All are welcome.(zamir)I don’t like to speak before all these people .(sıfat)He has written six novels and all of them are good (zamir)That is the sort of job that all boys like doing.That is the sort of job that every boy likes doing.The explosion broke all the Windows.(bütün pencereleri)The explosion broke every window.(her pencereyi)
Anlam ve kullanım açısından “EVERY”(=her)ve “EACH” (=her bir/i) arasında bazı farklılıklar vardır:"Each" toplam sayı iki veya daha fazla olduğunda; "every",toplam sayı ikiden fazla olduğunda kullanılır. "Every" ayrı ayrı olanları bir bütün içine topladığı halde , “each” bunları teker teker bir bütün içine yayar:Each must do his best. (zamir)They each signed the paper. (zamir)The teacher came to school with a bag of apples and gave the students two each.(zamir)
Each man must do his best (sıfat)Each person signed the paper. (sıfat)He gave each boy two apples.(sıfat)Before choosing a pen, she looked at each one. (sıfat)Every man must do his best. (sıfat)Every person signed the paper. (sıfat)He gave every boy two apples. (sıfat)Everyone knows that Ankara is the capital of Turkey.Everything he say is true.I have kept every one of her letters.NOT 1:"each, every, everyone, everybody, everything" kendilerine tekil fiil alırlar.NOT 2:Aşağıdaki yapılarda “every” nin yerine “each” kullanılmaz:I go there every other day. (=gün aşırı)=on alternete days.He visits us every two days.(=her iki günde bir)We have a lesson on Monday, but on every other days there are no lessons.(=there are no lessons on all the other days)
“All” gibi sıfat ve zarf olan “BOTH” bütünlük fikri verir ve sadece iki şey/ kişi için kullanılır.I have two sons: they are both doctors(zamir)I don’t know which book is the beter. I will read both (zamir)-Which of the two girls is he in love with?-Both!Both his legs were broken in a car cras(sıfat)There are houses on both sides of the avenue.(sıfat)Both (the) men were found guilty (sıfat)
a) Sıfat ve zamir olarak “SOME” sayılabilen/sayılamayan çoğul isimlerden önce kullanılır.There are some cows in the field (sıfat)He has spilt some ink on the t5able cloth(sıfat)He didn’t have any cigarettes so he went out to buy some(zamir)If you ha ve no Money , I will lend you some (zamir)b) Tekil sayılabilen bir isimden önce kullanıldığında “SOME” “A/AN” anlamı verir.He arrived with some old book that he had picked up at a second hand book shopc) “SOMETHING” ve “SOME” “Yaklaşık olarak” anlamını da verirler:I will whistle the tune for you: it goes something like thisIt will take some three or four thousand pounds to rebuild the house.a) “ANY”, genel anlamda; neyin, hangisinin ve kimin olduğundan önemli olmadığı durumlarda kullanılır.You can come any day you like.Get me some cigarettes, please;any kind will do.He is a man who will do anything (everything) for Money.
b)Tekil sayılabilen sayılamayan bir isim ve de çoğul bir isimden önce kullanılabilir.Any sane person would have acted as you did.Haven’t you any work to do?Are there any cows in the field?c) Aşağıdaki cümlelerde zarf olarak kullanımı vardır:I can’t do any beter.I am sorry to say that can’T come any sooner.
a)“OTHER”,sıfat ve zamir olarak kullanılır. Sıfat durumunda değişmediği halde “zamir” kullanımında kendisine “-s” takısı alır.OTHERS “An” ile kullanıldığında “ANOTHER” şekli vardır. THE OTHER(tekil) “iki şeyin ikincisi” anlamı verir.He held a sword in one hand a pistol in the other.One of my brothers is called Richard, the other is called Fred.
b)"The other(s) geri kalanı/ kalanları anlamındadır:I got home by 7 o’clock , but the others din’t get back until about 8.others(s)”, “farklı ilave ve geri kalanı anlamındadır.There are other ways of solving this problem.I have no other friend but you.Some like milk chocolate others prefer bitter chocolate.
d) “Another” ilave olanı farklı olanı ve daha anlamı verir.He already has two cars, and now he has bought another.The point of this pencil is blunt, will you please lend me another?(=bir başkasını)One day politicians say one thing and on another day something quite differentWhen the new extension has built hospital there will be room for another one hundred patients.
e) “Each other” ve “one another” karşılıklı duygu ve hareketi ifade ederler."Each other" iki "one another" ikiden fazla şey ve kişiler için kullanılır.
The two brothers love each other(birbirlerini)Little children love one another (=birbirlerini)They gave presents to each otherThey were very fond of one another.
Yalın halde kullanılan “I,YOU,HE,SHE,IT,ONE,WE,YOU,THEY” cümlelerin özneleri olup“ME,YOU,HIM,HER,IT,ONE,US,YOU,THEM” nesneleridir. Örneğin ;
-Ahmet saw me the other day.(= O beni birkaç gün önce gördü.)=HeÖzne +fiil+nesneThe books belong to me/you/him/her/it/us/them (Kitaplar bana/sana(size)/ona/onlara aittir.=They(onlar bana/sana(size)/ona/bize/onlara aittirler.
Konuşma ingilizce’sinde; That’s her (hım,us,ete)."ıt is only me" kullanımı doğru oldugu halde,standart Yazı İngilizcesinde:“ıt is he ( I,you,she,we,ete.)who did it” kullanımı varır.(= onu yapan odur)1.She (her),gemi,uçak, motorlu vasıta, memleket ve hatta sehirler için sevgi ifadesinde kullanılır.-That is the Love Boat. She is a beatiful ship-Turkey is our country. We love her very much.
2.“It”, normalde cansız nesneler ve hayvanlar için kullanıldığı halde bebekler için de kullanılır.3.“It” in diğer kullanımları:a)Bilinmeyen bir şahıs ya da şeyden bahsedildiğinde-Someone is moving stealthily about the house. It must be a burglar.b)Hava durumlarını ilgilendiren fiillerle:It is raining /snowing/freezing. It is very warm / cold /wet.c)Zaman ne ölçü ifadelerinde:It is half past two. . It is fifteen miles to our village.d)Cümlede takip eden “mastar” veya “yan cümleye referans vermek üzere “özne” ya da nesne olarak:-It is easy enough to talk.-İt was clear that he didn’t want to come.-I take it for granted that she will stay with us.-I find it difficult to solve this puzzle.e)“It is/was…” ile başlayan cümlelerde “ gerçek özne” ve “sıfat cümle”sinden önce:-It was our training that we had that made us good teachers.f)Gerçek özneyi vurgulamak için:-It was my father, not my mother, who wanted me become an engineer.g)Tüm cümleye referans vermek için:-She has saved my life. I will never forget it.h)“Say,thınk,hope,believe,suppose,expect,hear,tell,imagine,fear,beafraid gibi fiillerden sonra “SO”,”IT” yerine kullanılabilir.Will you pass your exam?I thınk/hope/believe/suppose/expect soBu yapıların olumsuz şekilleri, iki şekilde ifade edilebilir:1.I thınk/believe/suppose/expect so.2.I don’t thınk/believe/suppose/expect so
NOT: İkinci kullanım,"hear,hope ve am afraid" ile kullanılamaz.
- “So” bir sıfat veya isimle birlikte “to be, to seem, to make” fiilleri ile kullanılır.- There is nothing either good or bad, but thinking makes it so.- She has been a teacher there for more than fifteen years and I hope she will be so (= a teacher ) for many years.
4.“One”, bir sayı olup tüm sayılar gibi “zamir” olarak kullanılabilir.- There is only one student there, not twoOne of your brothers came to see me today.Take one these chocolates.(singular)Take some of these chocolates.(plural)
5.”One” in diğer kullanımları:a) Özne ya da nesne olarak kullanılan “ONE” in “ONES” ve "ONE SELF" şekilleri vardır:• One can only do one’s best.• I don’t thınk one should overwork oneself.“When one is given one’s choice of courses of action any of which would be to one’s disadvantage, one often has a difficulty in deciding what one ought to do” cümlesini aşağıdaki gibi ifade etmek çok daha iyidir.“When someone is/you are given his/your choice of courses of action any of which would be to his/yourdisadvantage, he/you often has/have diffuculty in deciding what he/you ought to do”b) Herhangi bir kimse anlamında:- You are the first one who has ever explained it to us clearly.- She is not one to be easily deceived.c) “ Other! veya “another” ile zıtlık oluşturulduğunda, sayı anlamının bir diğer şeyle kullanımında:- There were two choices open to us. We had to take either the one or the other- These two twins are so much alike that we can’t tell the one from the other.d) Önceden bahsedilmiş sayılabilen isim ya da isimlerin yerine “ONE” ve ONES” kullanımı:- Mr Brown’s old car is a good one. It is even better than our new one .- I like strong cup of tea beter than a weak one.- I prefer red roses to whıte ones.-There was mother bird in the nest and there were four young ones.-Which girl is Mary Robinson?-The one in the pink dress.-Which biscuits do you like best?-The ones with chocolate on them
Not: “ One” ,”own” ile kullanılamaz.- I can’t write properly with your pen. I’d rather use my own.e) “One” nın “idiomatıc” kullanımı:- She is a teacher that is liked by one and all(=everybody).- She can go or she can stay. It’s all one to me.B - Possesive Pronouns( Mülkiyet Zamirleri)“possessive adjectives” yani mülkiyet sıfatlar: “ MY, YOUR,HIS,HER,ITS,OUR,YOUR,THEIR” isimlerden ve “ONE” dan önce kullanılabili.oysa “ Possessive Pronoun”lar yani “mine, yours, his, hers, its, ours, yours, theirs” tek başlarına kullanılır.
a)That is my book. That book mine.(= Şu benim kitabımdır Şu kitap benimkidir.)- That is your car. That car is yours.- That is his pencil. That pencil is his.- That is her purse. That purse is hers- That is its tail. That tail is its.- Those are our cats. Those cats are yours.- Those are their dogs. Those dogs are theirs.- Our’s is the only garden that has trees in it- Their house is older than yours( onların evi sizinkinden daha eskidir.)- He took the bone from his dog and gave it to hers.- The cherry tree gives it s share of color to the garden and the Lilac tree gives its.b)He is a friend of mine. ( one of my friends)- This is a car of theirs. ( one of their cars)- It was no fault of yours that we mistook the way.- I gave him some plants of ours (= some of our plants)in exchange for some of his( some of his plants).c) Note:A portait of Rembrandt ( one portraying him)-A criticism of shaw (=opinion about shaw)-A criticism of shaw’s ( =opinions by shaw)C- Demonstrative Pronouns(=işaret Zamirleri)“This,that,these,those,”isimlerle birlikte kullanıldığında “belirtme sıfat”ları oldukları halde,isim olmaksızın kullanıldığında “işaret zamirleri”dir.a)I’d like to by this car, not that car. (sıfat)This is what I want you to do. (zamir)That is exactly what I did.I believe you, but there are those who don’t.My seat was next to that of the Mayor.Compare Chopin’s waltzes with those of today.That is what I thought last year; this is what I thınk now.
b) “The former” ve "The latter" da aynı zamanda işaret zamiri olarak kullanılır:-The orchestra played two Beethoven Symphonies, the Third and the Fifth;- The former was played magnificiently, the latter was not so well done.
c) “Such”, “I have had such a busy day” cümlesinde “belirtme sıfatı” olduğu halde, “His carelessness is such as to make it unlikely that he will pass the exam.” Cümlesinde “işaret zamiri” dir.d)They export a lot of fruıt, such as(=for example) oranges, lemons ete.e) He gave me his help such as it was=but it wasn’t of much useMy services, such as they are, entirely at your disposal.D- Reflexive and Emhasizing Pronouns (Dönüşlü ve vurgulayıcı zamirler)
“Myself, yourself, himself,herself,ıtself,oneself, ourselves, yourselves, themselves” zamirleri
a) Öznenin yaptığı eylemi tekrar o özneye döndürürler yani özne ile nesne aynı kişilerdir.- I shave myself every morning.- You are teaching yourself English.- They helped themselves to the cakes- She saw herself in the mirror.(kendini aynada gördü)- One should try to see onself a others see one- It is pity we can’t see ourselves as others see us.- Make yourself at home.- There was so much noise that I could hardly hear myself think.- I told myself there was nothing to be afraid of.1) “Preposition” lardan sonra kullanılır.She looked at herself in the looking glassMy darling loves me for myself, not for my moneyI want a little time to myselfShe is proud of herself.Fakat zamirle ifade edilen şahsın kimliği hakkında hiçbir şüphe yoksa."Preposition" dan sonra şahıs zamirlerinin “objective” halleri kullanılır.He took the food for the day with him.She shut the door behirid her.We have the whole day before us.2 ) Dönüşlü olarak kullanılan fiilerle:I pride myself on always having a tidy garden.I hope the childiren will behave themselves.We hope you’ll enjoy yourself at the party.He applied himself to the task of organizing the finances of the firm.Vurgulayıcı “SELF” zamirlerinin fonksiyonu tamamen farklı olup cümleden çıkarıldıklarında, o cümlenin anlamı bozulmaz ve genellikle cümlelerin sonunda kullanılır.You yourself ( You and not anyone else) told me the story(Bizzat kendin bana hikayeyi anlattın.)I saw hım do it myself.He went into the village itself.Never leave to others what you should do yourself.
Bu zamirlerin bazen “alone/on one’s own/without any help” anlamları vardır. Bu durumda “by” ile kullanılır.
This is a machine that works by itself(=alone/on its own/ without help)(= Bu kendi başına çalışan bir makinedır)The little boy travelled from Ankara to New York by himselfWe can’t do all the work ourselves(=withoult help)in a such a big house.I tried to move the piano into the other room myself, but couldn’t manage it.E- İnterrogative Pronouns (= soru zamirleri)
Bu zamirler “WHO, WHOM,WHOSE,WHICH,WHAT” olup, her zaman fiillerden önce soru oluşturmada kullanılır.Who/ What broke the dishes?Which do you prefer, coffee or teaWhose are these gloves?Who(m) did they ofter the scholarship to?(=To whom did they ofter the scholarship?)Who /what is that man talking to the journalist?What is he like to look at as a person?
a) “ What” daha fazla şeylerden “which” ise sınırlı sayıda olanlardan seçim yapıldığında kullanılır.
What are you talking in your examination?I’m talking English,French and GermanWhich of them is your best subject?English.1. who would like to go out with me?2. which of you would like to go out with me?
Birinci cümlede konuşmacı dışarı cıkmak isteyen herkesi, ikinci cümlede ise belli sayıda kişiyi dişarı çıkarmak ister.b) Hayret,kızgınlık ve öfke ifadeleri:“WHAT,WHO,WHİCH+EVER” ile yapılır.Whoever can be calling at this time of night?(=on earth/in the world)(= Hay Allah kahretsin! Gecenin bu vaktinde kim arıyor olabilir?What ever were you thinking of to suggest such a plan?Who ever heard of such a stilly idea?He gets up at five o’clock every morning.What ever for?F- İndefinite Pronouns (Belgisiz zamirler)
Pek çoğu sıfat şeklinde “determiner”lar olarak da kullanılan bu gruptaki zamirler aşağıdaki içerirler:Some (=thing,body,-one)any (-thing,boyda;-one);no(-thing,body;-one);every(-thing,body;-all,one,none,other,another,much,many,less,more;(a)few,(a)little,enougheach,either,neither.A : Have you any money? (= Do you have any money ?)(sıfat)B : No I have not any Money.( =No, I don’t have any Money)=no Money=noneAsk john if he has any. (zamir)If only (=I wish) I had some red roses. (sıfat)I must try to grow some next year.(zamir)He told me a lot of other things that I can’t remember now.(sıfat)Which one are you goingto choose that one or the other. (zamir)At the party each child was given an apple and a bag of sweets.(sıfat)Each of them was gıven a present from the host. (zamir)Either of these machines is suitable for the work I want done.(zamir)Neither of my friendes has yet to come (zamir)There is a train at 11:35 and one at 12:00; either train will will get you thare in time for the conferance.(sıfat)If you don’t want either of these , there is another one at 12:30.(zamir)We have travelled by the 11:30 train and the 12:50 and neither train had a restaurant car.(sıfat)When the genaral saw his troops retreat, he cried:” All is lost”(=everything)All is well that ends well.(the whole of)All the students are present.(sıfat)All are welcome.(zamir)I don’t like to speak before all these people .(sıfat)He has written six novels and all of them are good (zamir)That is the sort of job that all boys like doing.That is the sort of job that every boy likes doing.The explosion broke all the Windows.(bütün pencereleri)The explosion broke every window.(her pencereyi)
Anlam ve kullanım açısından “EVERY”(=her)ve “EACH” (=her bir/i) arasında bazı farklılıklar vardır:"Each" toplam sayı iki veya daha fazla olduğunda; "every",toplam sayı ikiden fazla olduğunda kullanılır. "Every" ayrı ayrı olanları bir bütün içine topladığı halde , “each” bunları teker teker bir bütün içine yayar:Each must do his best. (zamir)They each signed the paper. (zamir)The teacher came to school with a bag of apples and gave the students two each.(zamir)
Each man must do his best (sıfat)Each person signed the paper. (sıfat)He gave each boy two apples.(sıfat)Before choosing a pen, she looked at each one. (sıfat)Every man must do his best. (sıfat)Every person signed the paper. (sıfat)He gave every boy two apples. (sıfat)Everyone knows that Ankara is the capital of Turkey.Everything he say is true.I have kept every one of her letters.NOT 1:"each, every, everyone, everybody, everything" kendilerine tekil fiil alırlar.NOT 2:Aşağıdaki yapılarda “every” nin yerine “each” kullanılmaz:I go there every other day. (=gün aşırı)=on alternete days.He visits us every two days.(=her iki günde bir)We have a lesson on Monday, but on every other days there are no lessons.(=there are no lessons on all the other days)
“All” gibi sıfat ve zarf olan “BOTH” bütünlük fikri verir ve sadece iki şey/ kişi için kullanılır.I have two sons: they are both doctors(zamir)I don’t know which book is the beter. I will read both (zamir)-Which of the two girls is he in love with?-Both!Both his legs were broken in a car cras(sıfat)There are houses on both sides of the avenue.(sıfat)Both (the) men were found guilty (sıfat)
a) Sıfat ve zamir olarak “SOME” sayılabilen/sayılamayan çoğul isimlerden önce kullanılır.There are some cows in the field (sıfat)He has spilt some ink on the t5able cloth(sıfat)He didn’t have any cigarettes so he went out to buy some(zamir)If you ha ve no Money , I will lend you some (zamir)b) Tekil sayılabilen bir isimden önce kullanıldığında “SOME” “A/AN” anlamı verir.He arrived with some old book that he had picked up at a second hand book shopc) “SOMETHING” ve “SOME” “Yaklaşık olarak” anlamını da verirler:I will whistle the tune for you: it goes something like thisIt will take some three or four thousand pounds to rebuild the house.a) “ANY”, genel anlamda; neyin, hangisinin ve kimin olduğundan önemli olmadığı durumlarda kullanılır.You can come any day you like.Get me some cigarettes, please;any kind will do.He is a man who will do anything (everything) for Money.
b)Tekil sayılabilen sayılamayan bir isim ve de çoğul bir isimden önce kullanılabilir.Any sane person would have acted as you did.Haven’t you any work to do?Are there any cows in the field?c) Aşağıdaki cümlelerde zarf olarak kullanımı vardır:I can’t do any beter.I am sorry to say that can’T come any sooner.
a)“OTHER”,sıfat ve zamir olarak kullanılır. Sıfat durumunda değişmediği halde “zamir” kullanımında kendisine “-s” takısı alır.OTHERS “An” ile kullanıldığında “ANOTHER” şekli vardır. THE OTHER(tekil) “iki şeyin ikincisi” anlamı verir.He held a sword in one hand a pistol in the other.One of my brothers is called Richard, the other is called Fred.
b)"The other(s) geri kalanı/ kalanları anlamındadır:I got home by 7 o’clock , but the others din’t get back until about 8.others(s)”, “farklı ilave ve geri kalanı anlamındadır.There are other ways of solving this problem.I have no other friend but you.Some like milk chocolate others prefer bitter chocolate.
d) “Another” ilave olanı farklı olanı ve daha anlamı verir.He already has two cars, and now he has bought another.The point of this pencil is blunt, will you please lend me another?(=bir başkasını)One day politicians say one thing and on another day something quite differentWhen the new extension has built hospital there will be room for another one hundred patients.
e) “Each other” ve “one another” karşılıklı duygu ve hareketi ifade ederler."Each other" iki "one another" ikiden fazla şey ve kişiler için kullanılır.
The two brothers love each other(birbirlerini)Little children love one another (=birbirlerini)They gave presents to each otherThey were very fond of one another.
Sıfatlar - Adjectives
İngilizce’de sıfatlar iki yerde kullanılırlar.
1) Sıfatlar ismi nitelerler: Sıfat + isim. Türkçe’de olduğu gibi İnglizce’de de sıfatlar isimden önce söylenir. Fransızca gibi bazı dillerde bu kural böyle değildir. Sıfatlar bu kullanımları ile “sıfat tamlaması”nı oluştururlar. Eğer ismin önünde bir artikel varsa sıfat isim ile artikel arasında yazılır.
Student (isim) intelligent student (Sıfat tamlaması) an intelligent student
Sıfat tamlaması bu şekilde oluşur. Ama bazen sıfat olması gereken yerde olmayabilir. Buna bozuk sıfat tamlaması denir. İntelligent a student gibi . Bu konuya daha sonra değinilecektir.
2) Sıfatlar Linking Fiiller İle Beraber Kullanılırlar: Linking fiillerin sayısı onbeştir. Bunlar ile birlikte sıfatlar kullanıldığı için bunları bilmek gerekir.Tamamen ezbere bir konudur. Kolaylık olsun diye bunları gruplara ayırarak ezberleyelim.
Olmak Fiilleri : Be Become Sound Görünmek Fiilleri : See Look AppearKalmak Fiilleri : Stay Remain
3)Böylece sekiz tanesini görmüş olduk. Geriye kalanları da iki grup halinde verelim
Feel : hissetmek, duyumsamak
Taste : tadı olmak, tatmak
Smell : kokusu olmak, kokmak
Geri kalan dördü “gitmek” fiilleri olup; sıfatlarla beraber; “mek”, “...leşmek, laşmak” anlamlarını alırlar.
Go
Get
Grow .....leşmek
Turn
Aralarında bazı nüanslar vardır. Örneğin “go” olumsuz durumlarda, “turn” kaba ifadelerde kullanılır. .
He looks happy (O mutlu görünüyor.)
He looks sad (O üzgün görünüyor.)
Burada sanki sıfat yerine bir zarf kullanılmalı hissi vardır ama “look” bir Linking fiil olduğu için zarf (happly, sadly) değil; sıfat (happy, sad) kullanıyoruz.
He felt terrible. (not terribly)
He is very young (O çok gençtir.) gibiDikkat: Bunların dışındaki bütün fiillerle beraber zarf kullanılır.4) Sıfatların bir ismi tanımlamasına başka örnekler:
She is a nice girl. O güzel (hoş) bir kız.
He is a strong boy. O kuvvetli bir genç.
You are a wise man. Sen akıllı bir adamsın
5) İngilizcede sıfatlar ismin cinsiyeti ve ya çoğul-tekil oluşuna göre farklılık göstermezler. I’ve got a blue pen. She has a blue bag. It’s a a cool party "be: become get seem appear look feel sound" gibi fiiler ile de kullanılabilirler.
I am fine.
He became angry.
You look good.
That sounds nice.
6)Sıfat Sırası
Bir ismi birden fazla sıfatın tanımladığı durumlarda uygulanır.
Size, age, shape, colour,material
A big blue bag.
an old black dog.
İstisna: lovely, fine gibi duygu ifade eden sıfatlar en başa alınır.
a lovely little girl.
7) Sıfat TakılarıPresent participle (-ing ) Past participle (-ed )
Kitap hakkında bir tamlama yaptığımızı düşünelim.
Eğer kitaptan sıkıldığımızı belirtmek istiyorsak; I am bored with this book.
Eğer kitabın sıkıcı olduğunu belirtmek istiyorsak; This book is boring. 8) Diğer Örnekler
I am tired
I am interested
I am suprised.
She is interesting.
The meeting was disapointing, and I was disappointed.
We couldn’t find the stolen watch.
-ing ve –ed Ayrımını daha teknik şekilde yapmak için aşağıdaki örnekleri inceleyiniz.
isim, eylemin olmasına neden oluyorsa –ing ile; eylemden etkileniyorsa, –ed’li bir sıfatla tanımlayabiliriz.
She is an interesting woman.
I am interested.
9) Devam eden ve tamamlanmış eylemlerin tanımladığı isimler de farklılık gösterirler.
Turkey is a developing country.
France is a developed country
10) Sıfatların Listesi
1. able2. acid3. angry4. automatic5. awake6. bad7. beautiful8. bent9. bitter10. black11. blue12. boiling13. bright14. broken15. brown16. certain17. cheap18. chemical19. chief20. clean21. clear22. cold23. common24. complete25. complex26. conscious27. cruel28. cut29. dark30. dead31. dear32. deep33. delicate34. dependent35. different36. dirty37. dry38. early39. elastic40. electric41. equal42. false43. fat44. feeble45. female46. fertile47. first48. fixed49. flat50. foolish
51. free52. frequent53. full54. future55. general56. good57. grey58. great59. green60. hanging61. happy62. hard63. healthy64. high65. hollow66. ill67. important68. kind69. last70. late71. left72. like73. living74. long75. loose76. loud77. low78. male79. married80. material81. medical82. military83. mixed84. narrow85. natural86. necessary87. new88. normal89. old90. open91. opposite92. parallel93. past94. physical95. political96. poor97. possible98. present99. private100. probable
101. public102. quick103. quiet104. ready105. red106. regular107. responsible108. right109. rough110. round111. sad112. safe113. same114. second115. secret116. separate117. serious118. sharp119. short120. shut121. simple122. slow123. small124. smooth125. soft126. solid127. special128. sticky129. stiff130. straight131. strange132. strong133. sudden134. sweet135. tall136. thick137. thin138. tight139. tired140. true141. violent142. waiting143. warm144. wet145. white146. wide147. wise148. wrong149. yellow150. young
1) Sıfatlar ismi nitelerler: Sıfat + isim. Türkçe’de olduğu gibi İnglizce’de de sıfatlar isimden önce söylenir. Fransızca gibi bazı dillerde bu kural böyle değildir. Sıfatlar bu kullanımları ile “sıfat tamlaması”nı oluştururlar. Eğer ismin önünde bir artikel varsa sıfat isim ile artikel arasında yazılır.
Student (isim) intelligent student (Sıfat tamlaması) an intelligent student
Sıfat tamlaması bu şekilde oluşur. Ama bazen sıfat olması gereken yerde olmayabilir. Buna bozuk sıfat tamlaması denir. İntelligent a student gibi . Bu konuya daha sonra değinilecektir.
2) Sıfatlar Linking Fiiller İle Beraber Kullanılırlar: Linking fiillerin sayısı onbeştir. Bunlar ile birlikte sıfatlar kullanıldığı için bunları bilmek gerekir.Tamamen ezbere bir konudur. Kolaylık olsun diye bunları gruplara ayırarak ezberleyelim.
Olmak Fiilleri : Be Become Sound Görünmek Fiilleri : See Look AppearKalmak Fiilleri : Stay Remain
3)Böylece sekiz tanesini görmüş olduk. Geriye kalanları da iki grup halinde verelim
Feel : hissetmek, duyumsamak
Taste : tadı olmak, tatmak
Smell : kokusu olmak, kokmak
Geri kalan dördü “gitmek” fiilleri olup; sıfatlarla beraber; “mek”, “...leşmek, laşmak” anlamlarını alırlar.
Go
Get
Grow .....leşmek
Turn
Aralarında bazı nüanslar vardır. Örneğin “go” olumsuz durumlarda, “turn” kaba ifadelerde kullanılır. .
He looks happy (O mutlu görünüyor.)
He looks sad (O üzgün görünüyor.)
Burada sanki sıfat yerine bir zarf kullanılmalı hissi vardır ama “look” bir Linking fiil olduğu için zarf (happly, sadly) değil; sıfat (happy, sad) kullanıyoruz.
He felt terrible. (not terribly)
He is very young (O çok gençtir.) gibiDikkat: Bunların dışındaki bütün fiillerle beraber zarf kullanılır.4) Sıfatların bir ismi tanımlamasına başka örnekler:
She is a nice girl. O güzel (hoş) bir kız.
He is a strong boy. O kuvvetli bir genç.
You are a wise man. Sen akıllı bir adamsın
5) İngilizcede sıfatlar ismin cinsiyeti ve ya çoğul-tekil oluşuna göre farklılık göstermezler. I’ve got a blue pen. She has a blue bag. It’s a a cool party "be: become get seem appear look feel sound" gibi fiiler ile de kullanılabilirler.
I am fine.
He became angry.
You look good.
That sounds nice.
6)Sıfat Sırası
Bir ismi birden fazla sıfatın tanımladığı durumlarda uygulanır.
Size, age, shape, colour,material
A big blue bag.
an old black dog.
İstisna: lovely, fine gibi duygu ifade eden sıfatlar en başa alınır.
a lovely little girl.
7) Sıfat TakılarıPresent participle (-ing ) Past participle (-ed )
Kitap hakkında bir tamlama yaptığımızı düşünelim.
Eğer kitaptan sıkıldığımızı belirtmek istiyorsak; I am bored with this book.
Eğer kitabın sıkıcı olduğunu belirtmek istiyorsak; This book is boring. 8) Diğer Örnekler
I am tired
I am interested
I am suprised.
She is interesting.
The meeting was disapointing, and I was disappointed.
We couldn’t find the stolen watch.
-ing ve –ed Ayrımını daha teknik şekilde yapmak için aşağıdaki örnekleri inceleyiniz.
isim, eylemin olmasına neden oluyorsa –ing ile; eylemden etkileniyorsa, –ed’li bir sıfatla tanımlayabiliriz.
She is an interesting woman.
I am interested.
9) Devam eden ve tamamlanmış eylemlerin tanımladığı isimler de farklılık gösterirler.
Turkey is a developing country.
France is a developed country
10) Sıfatların Listesi
1. able2. acid3. angry4. automatic5. awake6. bad7. beautiful8. bent9. bitter10. black11. blue12. boiling13. bright14. broken15. brown16. certain17. cheap18. chemical19. chief20. clean21. clear22. cold23. common24. complete25. complex26. conscious27. cruel28. cut29. dark30. dead31. dear32. deep33. delicate34. dependent35. different36. dirty37. dry38. early39. elastic40. electric41. equal42. false43. fat44. feeble45. female46. fertile47. first48. fixed49. flat50. foolish
51. free52. frequent53. full54. future55. general56. good57. grey58. great59. green60. hanging61. happy62. hard63. healthy64. high65. hollow66. ill67. important68. kind69. last70. late71. left72. like73. living74. long75. loose76. loud77. low78. male79. married80. material81. medical82. military83. mixed84. narrow85. natural86. necessary87. new88. normal89. old90. open91. opposite92. parallel93. past94. physical95. political96. poor97. possible98. present99. private100. probable
101. public102. quick103. quiet104. ready105. red106. regular107. responsible108. right109. rough110. round111. sad112. safe113. same114. second115. secret116. separate117. serious118. sharp119. short120. shut121. simple122. slow123. small124. smooth125. soft126. solid127. special128. sticky129. stiff130. straight131. strange132. strong133. sudden134. sweet135. tall136. thick137. thin138. tight139. tired140. true141. violent142. waiting143. warm144. wet145. white146. wide147. wise148. wrong149. yellow150. young
Adverbs-Zarflar
Zarflar fiilin anlamına katkıda bulunur. Fiili nitelemek suretiyle, eylemin; halini, zamanını, yerini, nedenini, derecesini belirtir. Ayrıca; nasıl, ne zaman, nerede, ne kadar sorularını yanıtlar. Başka bir deyişle; zarflar eylemi tanımlar. Bir şeyin nasıl yapıldığını gösterir.
Zarfın esas görevi fiilleri nitelemektir. Ama, sıfatları, diğer zarfları, edat cümleciklerini, isimleri ve tam cümleleri de niteler. Yani, zarf İngilizce lisanınında sayılar dahil, her türlü unsuru niteler. Bunun istisnası ismlerdir(nouns). Çünkü isimleri sıfatlar ve belirleyiciler(determiners) niteler.
Bir kelimenin zarf olup olmadığını tayinde en geçerli yöntem; ne, nasıl, nerede, ne zaman gibi sorular sormaktır.
Sıfatdan farklı olarak, zarf cümle içinde her yere konulabilir.Zarflar cümleleri ilginç, renkli hale getirirler. Dolayısıyla, kaliteli bir İngilizce için zarfların iyi öğrenilmesi gerekir.
A. Zarflar Nasıl Meydana Gelir?Zarflar dört biçimde oluşur.1.) Sıfatlara “ly” Eklenerek :
Dikkat: Zarfların çok büyük çoğunluğu bu şekilde oluşturulur. Dolayısıyla, bir sözcüğün sonundaki “ly” eki, zarfı tanımamızda kesin değilse de oldukça iyi bir ölçüdür. Complete: tamam, bütün Completely: tamamen, bütün olarakRare: nadir, ender rarely: nadiren, ender olarak absolute: mutlak, absolutely: mutlak olarakprobable: muhtemel probably: muhtemelen clear: açık clearly: açıkça honest: dürüst honestly: dürüstçe wise: akıllı wisely: akıllıca essential: zaruri, elzem essentially: zaruri olarak, esas olarakwide: geniş, kapsamlı widely: genişçe, kapsamlı olarak different: farklı, değişik differently: farklı şekilde
Extreme: aşırı Extremely: aşırı bir şekilde, son dereceTrue: doğru, gerçek Truly: gerçekten, dürüstçe Whole: tüm, bütün Wholly: büsbütün, tamamenUndue: gereksiz Unduely: gereksiz yere, gereksiz bir şekildeReluctant: isteksiz Reluctantly: isteksizce, isteksiz bir şekildeAdequate: uygun, elverişli Adequately: elverişli bir şekildeAccurate: doğru, hassas Accurately: doğru(hasas) bir şekildeAdamant: sert Adamantly: sert bir şekildeVehement: sert Vehemently: sert bir şekilde, öfkeli
2.) İyi Sözcükleri
Bunların sıfat ve zarfları birbirlerine benzemez. Sıfat ve zarfları için ayrı kelimeler kujllanılır..
Good: iyi (sıfat) Well: iyi (zarf)
He is a good boy. O iyi(uslu) bir çoçuktur. I know my job well. İşimi iyi bilirim.
3.) Sıfat ve Zarfı Aynı Olan Sözcükler
Bunlar için sıfat ve zarf olarak ayrı kelimeler türetilmemiştir. “ly” de almazlar. Cümlede kullanımlarına göre zarf veya sıfat olurlar.
Hard: sıkı
It has been a hard day. Zor bir gün oldu. Sıfat I work hard. Sıkıca çalışırım. ZarfFast: hızlı
She is a fast runner. O hızlı bir koşucudur. Sıfat She runs fast. O hızlı koşar. Zarf
Near: yakın
The near station. Yakındaki istasyon. Sıfat He is sitting near me. O benim yanımda oturur. Zarf
High: yüksek
He lives a high life. Lüks bir yaşantısı var. SıfatHe is talking high. Yüksekten atıyor. Zarf
Enough: yeter, yeterli
This food is enough for everybody. Bu yiyecek herkes için yeterli. SıfatI have eaten enough. Yeteri kadar yedim. Zarf
Much: çok, pek (sayılamayan şeyler için)
He has much money. Onun çok parası var. Sıfat I am much surprised. Çok şaşırdım. Zarf
Little: az, küçük
She is a little girl. O küçük bir çoçuk. Sıfat You are a little tired. Biraz yorgunsun. Zarf
Late: geç
It’s late afternon. Vakit akşam üzeri. SıfatYou came late. Geç kaldın. Zarf
Early: erken, ilk
The early bird catches the worm. Erkenci kuş yemi kapar. SıfatI always get up early. Daima erken kalkarım. Zarf
4. Sıfat ve Zarf Olarak Farklı Anlamı Olan Sözcükler:
Bu zarflar da “ly” eklenerek oluşturulur. Ama zarf olduklarında anlamları köken aldıkları sıfatlardan farklı olur. Sıfat ZarfHard: sıkı Hardly: hemen hemen hiç, güç bela, ancak hiç Scarce: kıt, nadir, seyrek Scarcely: “ “ “ “ “ “ “Bare: yalın,çıplak Barely: “ “ “ “ “ “ “ Near: yakın Nearly: yaklaşık olarak, tahminiLate: geç Lately: son zamanlardaFair: adil, doğru, iyi Fairly: oldukça, bayağı, Eventual: olası, muhtemelEventually: sonuç olarak, sonundaConsistent : uygun, tutarlı Consistantly: sürekli olarakSteady: istikrarlı Steadily: sürekli olarakConstant: sabit Constantly: sürekli olarakIt is a hard lesson. O zor bir derstir. Burada hard = sıfatI can hardly hear you. Seni hemen hemen hiç duymuyorum. Burada hardly, zarftır ve cümleyi olumsuz yapar. B.Zarfların Kullanıldıkları YerlerZarflar İnglizce’de üç yerde kullanılırlar. 1. Zarflar Fiiller İle Kullanılırlar.Zarfların tamamına yakın bölümü fiiller ile birlikte kullanılır. Zaten zarfların normal fonksiyonu fiilleri nitelemektir.
Please speak slowly. Lütfen yavaşça konuşun.He studied sufficiently. Yeteri kadar çalıştı.She speaks French very well. O Fransızcayı çok iyi konuşur.They move quickly. Onlar hızlı hareket eder. We sometimes behave badly. Biz bazen kötü davranırız.
Türkçe’de ce, ca son ekleri veya ..şekilde” ifadeleri sıfatlara eklenerek zarflar oluşturulur. Örneğin: “yavaş” bir sıfattır, yavaşça dediğimizde, zarf olur.
2. Zarflar Sıfatlar İle Kullanılırlar
Bu kullanımda zarf sıfatı nitelemiş olur.
It’s a beautiful day. It’s a rather beautiful day. I am less patient than a saint. Ben bir azizden daha az sabırlıyım. Drugs are more expensive than before. İlaçlar eskiye göre daha pahalı. This film is more interesting than all others. Bu film tüm diğerlerinden daha ilginç. Dolphins are very intelligent animals. Yunuslar çok zeki hayvanlardır.
Note: Zarf sıfatı niteler ama, sıfat zarfı niteleyemez.
3. Zarflar, Başka Zarflar İle Kullanılırlar
Bu kullanımda zarf zarfı nitelemiş olur.
He always gets up very early. O daima çok erken kalkar.She speaks Turkish fairly fluently. O Türkçe’yi oldukça akıcı bir şekilde konuşur.I meet her too often nowadays. Bugünlerde ona çok sık rastlıyorum. It’s too late now. Artık çok geç. My house is a little far from here. Evim buradan biraz uzak. I would like to see you less often. Seni daha seyrek görmek isterdim.
C.The Comparıson Of Adverbs – Zarflarda Mukayese
Başlıca iki mukayese biçimi vardır. Birincisi, göreceli üstünlüğü gösteren ve Türkçede “ daha “edatıyla ifade edilen comperativedir. İkincisi, ikiden fazla kişi veya nesne arasında “en iyi, en üstün, en ...vs.yi ” gösteren superlative.Adverb Comparative Superlative
Hard Harder HardestGreedily More Greedily Most GeedilyRarely More Rarely Most Rarely(Düzensiz Zarflar)
far farther/further farthest/furtheslate later last little less leastmuch more mostwell better best
She cooks better than everyone I know. Tanıdığım herkesden daha iyi yemek pişirir.She types the fastest of all the secretaries.Tüm sekreterlerin içinde en hızlı tapaj yapandır.I can speak English as well as you.Senin kadar iyi İngilizce konuşabilirim.She doesn’t drive as carefull as her mother. Annesi kadar dikkatli sürmez.The baby cannot eat so much as you can. Bebek senin kadar çok yiyemez.She could understand me more quickly than I had expected.Beni beklemiş olduğundandan daha çabuk anlayabildi.He always comes late. O daima geç gelir.I last saw him 2 weeks ago. Onu en son 2 hafta önce gördüm.Her latest book is about child care.Son (en yeni) kitabı çocuk bakımı hakkındadır.We’ll enquire further into this matter. Bu meseleği daha derinliğine soruşturacağız.[The house is not large enough for us, further (=in addition),it’s too far from the town.] Bu ev bizim için yeteri kadar büyük değil, ayrıca şehirden çok uzak.The faster I work, the more mistakes I make. Ne kadar hızlı çalışırsam o kadar çok hata yaparım.It rained more and more quickly.Gittikçe daha hızlı yağmur yağdı.
D.Adverbs Of Manner – Hal Zarfları
e.g. madly, suddenly, fannily, possibly, basically, daily, early, deliberately, naturally hard etc.
Your words are basically wrong. Sözlerin temel olarak yanlış. Suddenly he showed up. Aniden ortaya çıktı. He is possibly a crook. O muhtemelen bir sahtekar. It was my mistake, but I didn’t do it deliberately. Benim hatamdı. Ama kasten yapmadım. The story is badly written. Hikaye kötü bir şekilde kaleme alınmış. She loves you madly. O seni delice seviyor. I can understand you perfectly. Seni mükemmelen anlayabiliyorum.I advise you to always behave naturally. Sana daima doğal davranmanı tavsiye ederim. You are partly right and partly wrong. Kısmen haklı, kısmen haksızsın.You should treat your wife nicely. Karına nazikçe davranmalısın. She knows her job very well. İşini çok iyi bilir.Did you come here by train?(prepositional phrase)Buraya trenle mi geldin?They talked friendly among each them. Aralarında dostane bir şekilde konuştular. Hard work requires working hard. Ağır iş sıkı çalışmayı gerektirir.
Adjective Adverb
I can see you hardly. Seni güçlükle(zarzor) görebiliyorum. It rains heavily(snows) in Sakarya. Sakarya’da çok yağmur(kar) yağar. He always behaves naturally. O daima doğal hareket eder. Suddenly he began to cry. Aniden ağlamaya başladı. I eat meat daily. Her gün et yerim.
E.Adverbs Of Place – Yer Zarfları
Abroad, Ashore, anywhere, somewhere, away, forwards, upstairs, here, left, north, south, west...etc.
Tomorrow, we are going to Marmaris. Yarın, Marmaris’e gidiyoruz. Businessmen have to travel abroad frequently. İş adamlarının sık sık yurt dışına seyahat etmeleri gerekir.I stay upstairs and my family lives downstairs. Ben üst katta otururum, ailem alt katta yaşar. East or West, home is the best. Doğuda veya batıda en rahatı yuvamda. She studied quietly in the library all day. Bütün gün kütüphanede sessizce çalıştı. Bu cümlede : quietly: hal zarfı, in the library: yer zarfı, all day: zaman zarfı.
Dikkat: Zarfların genel sıralamasında;
Yer zarfı, hal zarfından sonra, zaman zarfından önce gelir. Yer zarfı vurgu için en başa da gelebilir.
In Turkey, you should behave properly.all the time. Türkiye’de her zaman düzgün hareket etmelisin. Turkey: yer zarfı, properly : hal zarfı, all the time: zaman zarfı.
Outside it felt cold and fresh.
F.Adverbs Of Tıme – Zaman Zarfları
Today, last week, ago, till, at last, another time, eventually, presently etc.
She doesn’t go anywhere without her husband. Kocası olmadan, o hiçbir yere gitmez. I’ll meet you on ThursdayI don’t love you any moreThis morning I received a letter.At last everything was settled. Sonunda her şey halledildi. Today I feel great. Bugün kendimi çok iyi hissediyorum. Last week the weather was awfull. Geçen hefta hava berbattı. Don’t go out until you recover from your sickness. Hastalığın düzelene kadar dışarıya çıkma.I have started learninig English three years ago. İngilizce öğrenmeye üç yıl önce başladım.
Dikkat: Birden fazla zaman zarfı olduğunda sıralama saat+gün+tarih+yıl şeklindedir. Yani daha küçük saat biriminden daha büyüğüne doğru sıralanır.
My son Emre was born at 23. 15 on Thursday September 11 th 1977.
Sıralama : Saat – gün –ay – yıl
They are still living in the same house. Hala ayni evde oturuyorlar. She has just had a baby. Onun daha yeni bir beeği oldu.She never lost courage during bad times. Zor zamanlarda hiç cesaretini yitirmedi. I haven’t seen him for 3 weeks. Onu üç hafta boyunca görmedim. You can make an appointment anytime you want. İstediğin zaman randevu yapabilirsin..There was an economical crisis throughout the year. Bütün yıl boyunca ekonomik kriz vardı.
G.Adverbs Of Frequency – Sıklık Zarfları
sıklık zarfları, ne kadar arayla, ne sıklıkta, kaç zamanda bir? Sorularının cevabını verir.
e.g. once, always, frequently, rarely, never, at times, now and then, continually... etc.
Company meetings are held fortnightly. Şirket toplantıları 15 günde bir yapılır.I visit my father once a month. Babamı ayda bir ziyaret ederim.That magazine is only published annually. O magazin sadece yılda bir yayımlanır. I hardly ever go to the opera. Operaya hiç gitmem. I’ll always love my mother. Annemi daima seveceğim.Sometimes we go walking in the woods. Bazen ormanda yürüyüşe çıkarız. If you ever need help, you can always contact me. Yardıma ihtiyacın olduğunda, her zaman benimle kontak kurabilirsin. You never can rely on him. He lets you down. Ona asla güvenemezsin. Seni hayal kırıklığına uğratır. Accidents happen every now and then. Arada sırada kazalar olur. I Eat Meat Daily. Her Gün Et Yerim.
H.Adverbs Of Degree – Derece Zarflarıe.g. almost, barely, a bit, rather, somewhat, too, fairly, hardly... etc.
1- Fairly, Quite, Rather
Her üçü de “oldukça, epey, bayağı, gerçekten tamamen ” anlamlarını taşır. Aralarında sadece küçük nüanslar vardır.
"fairly" olumlu anlama sahiptir. "Rather" daha çok negativ ifadeler için uygundur.He is rather stupid, but his friend is fairly clever. (O oldukça aptaldır ama kızkardeşi oldukça zekidir.)
Quıte bir fiili nitelediği zaman “tam, tam olarak” anlamını katar. Sıfat ve zarf ile kullanımında ise “oldukça, epey ” anlamı verir.
I could not quite understand what you said. (Tam olarak ne söylediğinizi anlıyamadım)
He looks quit tired. O oldukça yorgun görünüyor. Your English is quite good. İngilizcen oldukça iyi. She is quite an expert in archeology. O arkeolojide epeyi uzmandır. It’s quite (considerable) sometime since we had a holiday. Biz tatil yapalı epey(çok) zaman oldu.He’s quite an interesting man. (veya a quite interesting). O çok ilginç bir adamdır.It’s quite (=certainly) the worst film have ever seen. Gördüğüm en berbat film. Your work is fairly satisfactory. Çalışman oldukça(bayağı) tatminkar. His speech was fairly effective. Onun konuşması epeyi etkiliydi. He’s fairly a good teacher. Gerçekten iyi bir öğretmendir.
Rather:
She’s rather old for me. O benim için çok yaşlı. Workers work rather more than boses. Çalışanlar patronlardan çok daha fazla çalışırlar.It was rather a depressive story. Oldukça depresif bir hikayeydi.
2-Much/far/a lot: Çok, fazla
His qualifications are a lot / far better than those of other employeess. Onun özellikleri diğer çalışanlardan çok daha iyi.
I far prefer swimming to boxing. Yüzmeyi boksa fazlasıyla tercih ederim. He is much happy than before. Eskisinden çok daha mutlu. I was so sick yesterday. But today, I am a lot beter. Dün çok hastaydım. Ama bugün çok daha iyiyim. Süreyya is far more faster than her rivals. Süreyya rakiplerinden çok daha hızlıdır. Your work is much more satisfactory than those of other students. Senin çalışman diğer talebelerinkşnden çok daha tatminkar.
3- A little bit/ a little / somewhat: biraz, bir dereceye kadar, bir parça
You are a bit / a little / somewhat wrong in that subjectHe is a little lazy. O biraz tembeldir. I was a little bit surprised to meet him at such a place. Ona öyle bir yerde rastladığım için şaşırdım.She is somewhat upset with me. O bana biraz kırgın.
4- Enough / fairly: yeterli, yeter
The goods in that shop are fairly cheap. Bu dükkandaki mallar oldukça ucuz. They are cheap enough to buy. Satın alınacak kadar ucuzlar.
Fairly enough: Oldukça yeterli.
5- too - very – enough
very : çok, fazla (ama aşırı değil),
Too: çok, çok fazla, aşırı, gereğinden fazla
Enough: yeterli
Too: Aşırı, gereğinden fazla, ihtiyaç duyulandan fazla
Cümleye olumsuzluk katar.
You came too late. Çok geç geldin. The soup was too salty. Çorba çok tuzluydu. Ther weather is too hot. Hava aşırı sıcak He is too old. O çok (aşırı) yaşlı.
Aşağıdaki kullanım şekline dikkat edin.
He is too young to marry. Evlenmek için çok genç. The coffe was too cold to drink. (Kahve içilemeyecek kadar soğuktu.)This car is too expensive for me to buy. Bu araba benim için alınamayacak kadar pahalıdır.)He talks too quickly to understand. O anlaşılamayacak kadar hızlı konuşuyor.
Dikkat: Özellikle günlük konuşma dilinde artık”too” very ile aynı anlamda kullanılıyor..
Very: çok, fazla anlamındadır. Ama;
"too" zarfından farklı olarak, aşırı, gereğinden fazla demek değildir.
She is very beautiful. O çok güzeldir. I am very happy. Ben çok mutluyum. He is very talented. O çok yeteneklidir.I was very angry. Çok kızgındım.
Enough: Yeterli, kafi, gereği kadar
sıfattan sonra kullanılan tek zarf “enough”tır. Diğer zarflar sıfattan önce kullanılır
I have enough money. Yeterli param var.There isn’t enough water in the tank. Tankta yeterli su yok. He is experienced enough to solve this problem. O bu sorunu çözecek kadar deneyimlidir.
Fair enough. Bu kadar yeter.
6- Hardly – Scarcely – Barely: Hemen hemen hiç, hiç, ancak, güçbela, zar zor
Üçünün de anlamı ayndır. Her üçü de kullanıldıklarında cümleye olumsuzluk katarlar. Bunların kullanımını iyi öğrenmek gerekir.
He can hardly see. O pek göremez.I can hardly hear you. Seni (hemen hemen) hiç duymuyorum. She is hardly/barely/scarcely tolerable. Ona tahammül edilemez. We have just barely missed the bus. Otobüsü ucu ucuna kaçırdık.
I.Intensıfıers - Pekiştiriciler
Derece zarfları kelimenin anlamını zayıflatır veya sınırlar, oysa pekiştiriciler anlamı güçlendirir.
Your English is good. İngilizcen iyi.Your English is very good. İngilizcen çok iyi.Your English is quite good. İngilizcen oldukça iyi.
Very:
She is very friendly. O çok dostane bir insandır.He is not a very polite person. O çok kibar bir insan değildir.They cannot learn very quickly. Onlar çok hızlı öğrenemez.Her work is very much better. Onun çalışması çok daha iyiThe latest news has very much interested us. Son haberler bizi çok ilgilendirdi.
Much/So/Such a /an:
I enjoyed your speech very (so) much.Hitabetinden çok zevk aldımYou know that I love you so much. Seni çok sevdiğimi biliyorsunHe is such a nice person that everybody likes him. O kadar iyi bir insan ki herkes onu severHe can speak much English. İngilizce’yi iyi konuşur. It was so important ana event that we could never forget it. I am so young and you are so old. Ben çok gencim ve sen çok yaşlısın
Too/ As well / not ...either/also:
I like classical music too / as well. Klasik müzik de severim. I don’t like mathematics and I don’t like science either. Matematiği sevmem, ayrıca feni de sevmem. She is also angry with me. O da bana kızgın.I should also have gone to post office. Ben de postaneye gitmiş olmalıydım.I also know how to play basketball. Basket oynamasını da bilirim.
J.Sentence Adverbs – Cümle Zarfları:
Strangely, he made no mistake at all. Tuhaftır ki, hiç bir hata yapmadı.Frankly, I don’t like him very much. Açıkçası, onu pek sevmem. Honestly, I am not so pleased with her performance. Dürüstçesi, onun performansından pek memnun kalmadım. Hopefully, he won’t fail in the exam. İnşallah, sınavda başarısız olmaz. Admittedly, we were a bit too hard on him. Kabul etmek gerekir ki, ona biraz aşırı sert davrandık. Unfortunately, I was the looser. Maalesef, kaybeden ben oldum. Fortunately, we didn’t miss the last train. Şans eseri, son treni kaçırmadık. İnterestingly, nobody objected his strange offer. İlginçtir ki, kimse onun tuhaf önerisine itiraz etmedi. More importantly, I did it my way. Daha önemlisi, herşeyi bildiğim gibi yaptım.
Conjunktive Adverbs - Bağlaç Zarfları
Bağlaç Zarfları (adı üzerinde), iki cümleyi birbirine bağlar, onları birleştirir. En yaygın olarak kullanılan bağlaç zarflarının bazıları şunlardır:
Also: de, dahi, ayni zamanda, keza, hem, hem de
Consequently : Sonuç olarak, neticede
Finally : Sonunda, en sonunda, nihayet
Furthermore : Ayrıca, ilaveten, bir de,
Hence : Bundan dolayı, bu nedenden dolayı,, bu zamandan, itibaren. Henceforth : bundan sonra, bundan böyle
However : Mamafih, ancak, halbuki
Incidentally : Tesadüfen, aklıma gelmişken, fazladan
Indeed : gerçekten, hakikaten
Instead : yerine, karşılık olarak (instead of)
Likewise : benzer şekilde
Meanwhile : Bu arada, arada, iken, ayni zamanda
Nevertheless = nonetheless : Bununla beraber, mamafih, yine de
Next : Sonra gelen, en yakın, sonar
Otherwise : aksi takdirde, yoksa
Still : hala, yine de
Then : sonra
Therefore : bu nedenle, bundan dolayı,
And : ve, böyleceThus : Böylece, bundan dolayı
K.Position Of Adverbs – Zarfların Yeri1. Cümle başında kullanılan zarflar:Actually – gerçekten, fiilen, hakikatenAdmittedly – kabul etmek gerekir ki Afterwards – daha sonraAltogether – hep beraberEvidently - açıkça, zahirenEventually : En sonunda, netice olarakFirst – ilk, ilk önceFortunately – şans eseri, şansınaUnfortunately – maalesef, ne yazik kiGenerally – genel olarak , genellikleHowever – Ancak, mamafih, halbukiIndeed – gerçekten, hakkatenKindly – nazikçe , kibarca , lütfenLately – son zamanlardaLuckily – şans eseri , şansa bak kiNaturally – doğal olarak, tabiatiyleNext – bir sonraki, sonraki, sıradakiNow – şimdi, halenOriginally – orijinal olarak, işin başındaPerhaps – belki Personally – şahsen, kişisel olarakPossibly – muhtemelen, ihtimalenSoon – yakındaSuddenly – aniden, ansızın, apansızınThere – OradaUsually – genelikle2. Fiilden sonra , am/is/are/should/would/was/were/can/have/may gibi yardımcı fiillerden önce kullanılan zarflardır:Absolutely – mutlak olarak, kesinlikleAlmost – hemen hemen, neredeyseCompletely – tamamenConsiderably – önemli miktarda veya ölçüdeEntirely – tamamen, bütün olarak, tam olarak , baştan aşağıGreatly – büyükçe, büyük ölçüdeImmensely – yoğun olarak, büyük Much – çok, fazlaPartly – kısmenRather – daha ziyadeScarcely – ucu ucuna, ancakThoroughly – bütün olarak , tam olarakAlways – daima , her zamanAlready – hali hazırda, şimdidenContinually – sürekli, devamlı olarakFrequently – sık sıkGenerally – genellikleHardly – zorlukla, ancakJust – tam, henüzNever – asla, hiçbir zamanNearly – hemen hemenOccasionally – ara sıra, okazyonel olarak Often – sık sık, sıkçaRarely- nadiren, ender olarak Regularly – düzenli olarak , regüler olarak Seldom – seyrek olarak , nadirenSometimes- bazenDoubtless – şüphesizMost likely – çok muhtemelen, kesine yakınUnlikely – imkansız, ihtimal dışı Most unlikely – kesinlikle imkansız3. Çoğu hal, yer, zaman zarfları cümle sonunda bulunur ama anlama vurgu yapmak için cümle başına alınabilir:Dates – tarihler Days – günlerThis morning – bu sabahThis afternoon – bu öğleden sonraToday – bugünTomorrow – yarınThis month – bu ayNexy year – gelecek seneQuickly – hızlıca, çabukçaSlowly – yavaşça, ağırdanWeekly – haftada bir, haftalık In Adapazarı – Adapazarı’ndaAt Karaman – Karaman’da Here – buradaThere – orada4. Her üç pozisyonda kullanılanlar:already, next , often, sometimes, soon.
Zarfın esas görevi fiilleri nitelemektir. Ama, sıfatları, diğer zarfları, edat cümleciklerini, isimleri ve tam cümleleri de niteler. Yani, zarf İngilizce lisanınında sayılar dahil, her türlü unsuru niteler. Bunun istisnası ismlerdir(nouns). Çünkü isimleri sıfatlar ve belirleyiciler(determiners) niteler.
Bir kelimenin zarf olup olmadığını tayinde en geçerli yöntem; ne, nasıl, nerede, ne zaman gibi sorular sormaktır.
Sıfatdan farklı olarak, zarf cümle içinde her yere konulabilir.Zarflar cümleleri ilginç, renkli hale getirirler. Dolayısıyla, kaliteli bir İngilizce için zarfların iyi öğrenilmesi gerekir.
A. Zarflar Nasıl Meydana Gelir?Zarflar dört biçimde oluşur.1.) Sıfatlara “ly” Eklenerek :
Dikkat: Zarfların çok büyük çoğunluğu bu şekilde oluşturulur. Dolayısıyla, bir sözcüğün sonundaki “ly” eki, zarfı tanımamızda kesin değilse de oldukça iyi bir ölçüdür. Complete: tamam, bütün Completely: tamamen, bütün olarakRare: nadir, ender rarely: nadiren, ender olarak absolute: mutlak, absolutely: mutlak olarakprobable: muhtemel probably: muhtemelen clear: açık clearly: açıkça honest: dürüst honestly: dürüstçe wise: akıllı wisely: akıllıca essential: zaruri, elzem essentially: zaruri olarak, esas olarakwide: geniş, kapsamlı widely: genişçe, kapsamlı olarak different: farklı, değişik differently: farklı şekilde
Extreme: aşırı Extremely: aşırı bir şekilde, son dereceTrue: doğru, gerçek Truly: gerçekten, dürüstçe Whole: tüm, bütün Wholly: büsbütün, tamamenUndue: gereksiz Unduely: gereksiz yere, gereksiz bir şekildeReluctant: isteksiz Reluctantly: isteksizce, isteksiz bir şekildeAdequate: uygun, elverişli Adequately: elverişli bir şekildeAccurate: doğru, hassas Accurately: doğru(hasas) bir şekildeAdamant: sert Adamantly: sert bir şekildeVehement: sert Vehemently: sert bir şekilde, öfkeli
2.) İyi Sözcükleri
Bunların sıfat ve zarfları birbirlerine benzemez. Sıfat ve zarfları için ayrı kelimeler kujllanılır..
Good: iyi (sıfat) Well: iyi (zarf)
He is a good boy. O iyi(uslu) bir çoçuktur. I know my job well. İşimi iyi bilirim.
3.) Sıfat ve Zarfı Aynı Olan Sözcükler
Bunlar için sıfat ve zarf olarak ayrı kelimeler türetilmemiştir. “ly” de almazlar. Cümlede kullanımlarına göre zarf veya sıfat olurlar.
Hard: sıkı
It has been a hard day. Zor bir gün oldu. Sıfat I work hard. Sıkıca çalışırım. ZarfFast: hızlı
She is a fast runner. O hızlı bir koşucudur. Sıfat She runs fast. O hızlı koşar. Zarf
Near: yakın
The near station. Yakındaki istasyon. Sıfat He is sitting near me. O benim yanımda oturur. Zarf
High: yüksek
He lives a high life. Lüks bir yaşantısı var. SıfatHe is talking high. Yüksekten atıyor. Zarf
Enough: yeter, yeterli
This food is enough for everybody. Bu yiyecek herkes için yeterli. SıfatI have eaten enough. Yeteri kadar yedim. Zarf
Much: çok, pek (sayılamayan şeyler için)
He has much money. Onun çok parası var. Sıfat I am much surprised. Çok şaşırdım. Zarf
Little: az, küçük
She is a little girl. O küçük bir çoçuk. Sıfat You are a little tired. Biraz yorgunsun. Zarf
Late: geç
It’s late afternon. Vakit akşam üzeri. SıfatYou came late. Geç kaldın. Zarf
Early: erken, ilk
The early bird catches the worm. Erkenci kuş yemi kapar. SıfatI always get up early. Daima erken kalkarım. Zarf
4. Sıfat ve Zarf Olarak Farklı Anlamı Olan Sözcükler:
Bu zarflar da “ly” eklenerek oluşturulur. Ama zarf olduklarında anlamları köken aldıkları sıfatlardan farklı olur. Sıfat ZarfHard: sıkı Hardly: hemen hemen hiç, güç bela, ancak hiç Scarce: kıt, nadir, seyrek Scarcely: “ “ “ “ “ “ “Bare: yalın,çıplak Barely: “ “ “ “ “ “ “ Near: yakın Nearly: yaklaşık olarak, tahminiLate: geç Lately: son zamanlardaFair: adil, doğru, iyi Fairly: oldukça, bayağı, Eventual: olası, muhtemelEventually: sonuç olarak, sonundaConsistent : uygun, tutarlı Consistantly: sürekli olarakSteady: istikrarlı Steadily: sürekli olarakConstant: sabit Constantly: sürekli olarakIt is a hard lesson. O zor bir derstir. Burada hard = sıfatI can hardly hear you. Seni hemen hemen hiç duymuyorum. Burada hardly, zarftır ve cümleyi olumsuz yapar. B.Zarfların Kullanıldıkları YerlerZarflar İnglizce’de üç yerde kullanılırlar. 1. Zarflar Fiiller İle Kullanılırlar.Zarfların tamamına yakın bölümü fiiller ile birlikte kullanılır. Zaten zarfların normal fonksiyonu fiilleri nitelemektir.
Please speak slowly. Lütfen yavaşça konuşun.He studied sufficiently. Yeteri kadar çalıştı.She speaks French very well. O Fransızcayı çok iyi konuşur.They move quickly. Onlar hızlı hareket eder. We sometimes behave badly. Biz bazen kötü davranırız.
Türkçe’de ce, ca son ekleri veya ..şekilde” ifadeleri sıfatlara eklenerek zarflar oluşturulur. Örneğin: “yavaş” bir sıfattır, yavaşça dediğimizde, zarf olur.
2. Zarflar Sıfatlar İle Kullanılırlar
Bu kullanımda zarf sıfatı nitelemiş olur.
It’s a beautiful day. It’s a rather beautiful day. I am less patient than a saint. Ben bir azizden daha az sabırlıyım. Drugs are more expensive than before. İlaçlar eskiye göre daha pahalı. This film is more interesting than all others. Bu film tüm diğerlerinden daha ilginç. Dolphins are very intelligent animals. Yunuslar çok zeki hayvanlardır.
Note: Zarf sıfatı niteler ama, sıfat zarfı niteleyemez.
3. Zarflar, Başka Zarflar İle Kullanılırlar
Bu kullanımda zarf zarfı nitelemiş olur.
He always gets up very early. O daima çok erken kalkar.She speaks Turkish fairly fluently. O Türkçe’yi oldukça akıcı bir şekilde konuşur.I meet her too often nowadays. Bugünlerde ona çok sık rastlıyorum. It’s too late now. Artık çok geç. My house is a little far from here. Evim buradan biraz uzak. I would like to see you less often. Seni daha seyrek görmek isterdim.
C.The Comparıson Of Adverbs – Zarflarda Mukayese
Başlıca iki mukayese biçimi vardır. Birincisi, göreceli üstünlüğü gösteren ve Türkçede “ daha “edatıyla ifade edilen comperativedir. İkincisi, ikiden fazla kişi veya nesne arasında “en iyi, en üstün, en ...vs.yi ” gösteren superlative.Adverb Comparative Superlative
Hard Harder HardestGreedily More Greedily Most GeedilyRarely More Rarely Most Rarely(Düzensiz Zarflar)
far farther/further farthest/furtheslate later last little less leastmuch more mostwell better best
She cooks better than everyone I know. Tanıdığım herkesden daha iyi yemek pişirir.She types the fastest of all the secretaries.Tüm sekreterlerin içinde en hızlı tapaj yapandır.I can speak English as well as you.Senin kadar iyi İngilizce konuşabilirim.She doesn’t drive as carefull as her mother. Annesi kadar dikkatli sürmez.The baby cannot eat so much as you can. Bebek senin kadar çok yiyemez.She could understand me more quickly than I had expected.Beni beklemiş olduğundandan daha çabuk anlayabildi.He always comes late. O daima geç gelir.I last saw him 2 weeks ago. Onu en son 2 hafta önce gördüm.Her latest book is about child care.Son (en yeni) kitabı çocuk bakımı hakkındadır.We’ll enquire further into this matter. Bu meseleği daha derinliğine soruşturacağız.[The house is not large enough for us, further (=in addition),it’s too far from the town.] Bu ev bizim için yeteri kadar büyük değil, ayrıca şehirden çok uzak.The faster I work, the more mistakes I make. Ne kadar hızlı çalışırsam o kadar çok hata yaparım.It rained more and more quickly.Gittikçe daha hızlı yağmur yağdı.
D.Adverbs Of Manner – Hal Zarfları
e.g. madly, suddenly, fannily, possibly, basically, daily, early, deliberately, naturally hard etc.
Your words are basically wrong. Sözlerin temel olarak yanlış. Suddenly he showed up. Aniden ortaya çıktı. He is possibly a crook. O muhtemelen bir sahtekar. It was my mistake, but I didn’t do it deliberately. Benim hatamdı. Ama kasten yapmadım. The story is badly written. Hikaye kötü bir şekilde kaleme alınmış. She loves you madly. O seni delice seviyor. I can understand you perfectly. Seni mükemmelen anlayabiliyorum.I advise you to always behave naturally. Sana daima doğal davranmanı tavsiye ederim. You are partly right and partly wrong. Kısmen haklı, kısmen haksızsın.You should treat your wife nicely. Karına nazikçe davranmalısın. She knows her job very well. İşini çok iyi bilir.Did you come here by train?(prepositional phrase)Buraya trenle mi geldin?They talked friendly among each them. Aralarında dostane bir şekilde konuştular. Hard work requires working hard. Ağır iş sıkı çalışmayı gerektirir.
Adjective Adverb
I can see you hardly. Seni güçlükle(zarzor) görebiliyorum. It rains heavily(snows) in Sakarya. Sakarya’da çok yağmur(kar) yağar. He always behaves naturally. O daima doğal hareket eder. Suddenly he began to cry. Aniden ağlamaya başladı. I eat meat daily. Her gün et yerim.
E.Adverbs Of Place – Yer Zarfları
Abroad, Ashore, anywhere, somewhere, away, forwards, upstairs, here, left, north, south, west...etc.
Tomorrow, we are going to Marmaris. Yarın, Marmaris’e gidiyoruz. Businessmen have to travel abroad frequently. İş adamlarının sık sık yurt dışına seyahat etmeleri gerekir.I stay upstairs and my family lives downstairs. Ben üst katta otururum, ailem alt katta yaşar. East or West, home is the best. Doğuda veya batıda en rahatı yuvamda. She studied quietly in the library all day. Bütün gün kütüphanede sessizce çalıştı. Bu cümlede : quietly: hal zarfı, in the library: yer zarfı, all day: zaman zarfı.
Dikkat: Zarfların genel sıralamasında;
Yer zarfı, hal zarfından sonra, zaman zarfından önce gelir. Yer zarfı vurgu için en başa da gelebilir.
In Turkey, you should behave properly.all the time. Türkiye’de her zaman düzgün hareket etmelisin. Turkey: yer zarfı, properly : hal zarfı, all the time: zaman zarfı.
Outside it felt cold and fresh.
F.Adverbs Of Tıme – Zaman Zarfları
Today, last week, ago, till, at last, another time, eventually, presently etc.
She doesn’t go anywhere without her husband. Kocası olmadan, o hiçbir yere gitmez. I’ll meet you on ThursdayI don’t love you any moreThis morning I received a letter.At last everything was settled. Sonunda her şey halledildi. Today I feel great. Bugün kendimi çok iyi hissediyorum. Last week the weather was awfull. Geçen hefta hava berbattı. Don’t go out until you recover from your sickness. Hastalığın düzelene kadar dışarıya çıkma.I have started learninig English three years ago. İngilizce öğrenmeye üç yıl önce başladım.
Dikkat: Birden fazla zaman zarfı olduğunda sıralama saat+gün+tarih+yıl şeklindedir. Yani daha küçük saat biriminden daha büyüğüne doğru sıralanır.
My son Emre was born at 23. 15 on Thursday September 11 th 1977.
Sıralama : Saat – gün –ay – yıl
They are still living in the same house. Hala ayni evde oturuyorlar. She has just had a baby. Onun daha yeni bir beeği oldu.She never lost courage during bad times. Zor zamanlarda hiç cesaretini yitirmedi. I haven’t seen him for 3 weeks. Onu üç hafta boyunca görmedim. You can make an appointment anytime you want. İstediğin zaman randevu yapabilirsin..There was an economical crisis throughout the year. Bütün yıl boyunca ekonomik kriz vardı.
G.Adverbs Of Frequency – Sıklık Zarfları
sıklık zarfları, ne kadar arayla, ne sıklıkta, kaç zamanda bir? Sorularının cevabını verir.
e.g. once, always, frequently, rarely, never, at times, now and then, continually... etc.
Company meetings are held fortnightly. Şirket toplantıları 15 günde bir yapılır.I visit my father once a month. Babamı ayda bir ziyaret ederim.That magazine is only published annually. O magazin sadece yılda bir yayımlanır. I hardly ever go to the opera. Operaya hiç gitmem. I’ll always love my mother. Annemi daima seveceğim.Sometimes we go walking in the woods. Bazen ormanda yürüyüşe çıkarız. If you ever need help, you can always contact me. Yardıma ihtiyacın olduğunda, her zaman benimle kontak kurabilirsin. You never can rely on him. He lets you down. Ona asla güvenemezsin. Seni hayal kırıklığına uğratır. Accidents happen every now and then. Arada sırada kazalar olur. I Eat Meat Daily. Her Gün Et Yerim.
H.Adverbs Of Degree – Derece Zarflarıe.g. almost, barely, a bit, rather, somewhat, too, fairly, hardly... etc.
1- Fairly, Quite, Rather
Her üçü de “oldukça, epey, bayağı, gerçekten tamamen ” anlamlarını taşır. Aralarında sadece küçük nüanslar vardır.
"fairly" olumlu anlama sahiptir. "Rather" daha çok negativ ifadeler için uygundur.He is rather stupid, but his friend is fairly clever. (O oldukça aptaldır ama kızkardeşi oldukça zekidir.)
Quıte bir fiili nitelediği zaman “tam, tam olarak” anlamını katar. Sıfat ve zarf ile kullanımında ise “oldukça, epey ” anlamı verir.
I could not quite understand what you said. (Tam olarak ne söylediğinizi anlıyamadım)
He looks quit tired. O oldukça yorgun görünüyor. Your English is quite good. İngilizcen oldukça iyi. She is quite an expert in archeology. O arkeolojide epeyi uzmandır. It’s quite (considerable) sometime since we had a holiday. Biz tatil yapalı epey(çok) zaman oldu.He’s quite an interesting man. (veya a quite interesting). O çok ilginç bir adamdır.It’s quite (=certainly) the worst film have ever seen. Gördüğüm en berbat film. Your work is fairly satisfactory. Çalışman oldukça(bayağı) tatminkar. His speech was fairly effective. Onun konuşması epeyi etkiliydi. He’s fairly a good teacher. Gerçekten iyi bir öğretmendir.
Rather:
She’s rather old for me. O benim için çok yaşlı. Workers work rather more than boses. Çalışanlar patronlardan çok daha fazla çalışırlar.It was rather a depressive story. Oldukça depresif bir hikayeydi.
2-Much/far/a lot: Çok, fazla
His qualifications are a lot / far better than those of other employeess. Onun özellikleri diğer çalışanlardan çok daha iyi.
I far prefer swimming to boxing. Yüzmeyi boksa fazlasıyla tercih ederim. He is much happy than before. Eskisinden çok daha mutlu. I was so sick yesterday. But today, I am a lot beter. Dün çok hastaydım. Ama bugün çok daha iyiyim. Süreyya is far more faster than her rivals. Süreyya rakiplerinden çok daha hızlıdır. Your work is much more satisfactory than those of other students. Senin çalışman diğer talebelerinkşnden çok daha tatminkar.
3- A little bit/ a little / somewhat: biraz, bir dereceye kadar, bir parça
You are a bit / a little / somewhat wrong in that subjectHe is a little lazy. O biraz tembeldir. I was a little bit surprised to meet him at such a place. Ona öyle bir yerde rastladığım için şaşırdım.She is somewhat upset with me. O bana biraz kırgın.
4- Enough / fairly: yeterli, yeter
The goods in that shop are fairly cheap. Bu dükkandaki mallar oldukça ucuz. They are cheap enough to buy. Satın alınacak kadar ucuzlar.
Fairly enough: Oldukça yeterli.
5- too - very – enough
very : çok, fazla (ama aşırı değil),
Too: çok, çok fazla, aşırı, gereğinden fazla
Enough: yeterli
Too: Aşırı, gereğinden fazla, ihtiyaç duyulandan fazla
Cümleye olumsuzluk katar.
You came too late. Çok geç geldin. The soup was too salty. Çorba çok tuzluydu. Ther weather is too hot. Hava aşırı sıcak He is too old. O çok (aşırı) yaşlı.
Aşağıdaki kullanım şekline dikkat edin.
He is too young to marry. Evlenmek için çok genç. The coffe was too cold to drink. (Kahve içilemeyecek kadar soğuktu.)This car is too expensive for me to buy. Bu araba benim için alınamayacak kadar pahalıdır.)He talks too quickly to understand. O anlaşılamayacak kadar hızlı konuşuyor.
Dikkat: Özellikle günlük konuşma dilinde artık”too” very ile aynı anlamda kullanılıyor..
Very: çok, fazla anlamındadır. Ama;
"too" zarfından farklı olarak, aşırı, gereğinden fazla demek değildir.
She is very beautiful. O çok güzeldir. I am very happy. Ben çok mutluyum. He is very talented. O çok yeteneklidir.I was very angry. Çok kızgındım.
Enough: Yeterli, kafi, gereği kadar
sıfattan sonra kullanılan tek zarf “enough”tır. Diğer zarflar sıfattan önce kullanılır
I have enough money. Yeterli param var.There isn’t enough water in the tank. Tankta yeterli su yok. He is experienced enough to solve this problem. O bu sorunu çözecek kadar deneyimlidir.
Fair enough. Bu kadar yeter.
6- Hardly – Scarcely – Barely: Hemen hemen hiç, hiç, ancak, güçbela, zar zor
Üçünün de anlamı ayndır. Her üçü de kullanıldıklarında cümleye olumsuzluk katarlar. Bunların kullanımını iyi öğrenmek gerekir.
He can hardly see. O pek göremez.I can hardly hear you. Seni (hemen hemen) hiç duymuyorum. She is hardly/barely/scarcely tolerable. Ona tahammül edilemez. We have just barely missed the bus. Otobüsü ucu ucuna kaçırdık.
I.Intensıfıers - Pekiştiriciler
Derece zarfları kelimenin anlamını zayıflatır veya sınırlar, oysa pekiştiriciler anlamı güçlendirir.
Your English is good. İngilizcen iyi.Your English is very good. İngilizcen çok iyi.Your English is quite good. İngilizcen oldukça iyi.
Very:
She is very friendly. O çok dostane bir insandır.He is not a very polite person. O çok kibar bir insan değildir.They cannot learn very quickly. Onlar çok hızlı öğrenemez.Her work is very much better. Onun çalışması çok daha iyiThe latest news has very much interested us. Son haberler bizi çok ilgilendirdi.
Much/So/Such a /an:
I enjoyed your speech very (so) much.Hitabetinden çok zevk aldımYou know that I love you so much. Seni çok sevdiğimi biliyorsunHe is such a nice person that everybody likes him. O kadar iyi bir insan ki herkes onu severHe can speak much English. İngilizce’yi iyi konuşur. It was so important ana event that we could never forget it. I am so young and you are so old. Ben çok gencim ve sen çok yaşlısın
Too/ As well / not ...either/also:
I like classical music too / as well. Klasik müzik de severim. I don’t like mathematics and I don’t like science either. Matematiği sevmem, ayrıca feni de sevmem. She is also angry with me. O da bana kızgın.I should also have gone to post office. Ben de postaneye gitmiş olmalıydım.I also know how to play basketball. Basket oynamasını da bilirim.
J.Sentence Adverbs – Cümle Zarfları:
Strangely, he made no mistake at all. Tuhaftır ki, hiç bir hata yapmadı.Frankly, I don’t like him very much. Açıkçası, onu pek sevmem. Honestly, I am not so pleased with her performance. Dürüstçesi, onun performansından pek memnun kalmadım. Hopefully, he won’t fail in the exam. İnşallah, sınavda başarısız olmaz. Admittedly, we were a bit too hard on him. Kabul etmek gerekir ki, ona biraz aşırı sert davrandık. Unfortunately, I was the looser. Maalesef, kaybeden ben oldum. Fortunately, we didn’t miss the last train. Şans eseri, son treni kaçırmadık. İnterestingly, nobody objected his strange offer. İlginçtir ki, kimse onun tuhaf önerisine itiraz etmedi. More importantly, I did it my way. Daha önemlisi, herşeyi bildiğim gibi yaptım.
Conjunktive Adverbs - Bağlaç Zarfları
Bağlaç Zarfları (adı üzerinde), iki cümleyi birbirine bağlar, onları birleştirir. En yaygın olarak kullanılan bağlaç zarflarının bazıları şunlardır:
Also: de, dahi, ayni zamanda, keza, hem, hem de
Consequently : Sonuç olarak, neticede
Finally : Sonunda, en sonunda, nihayet
Furthermore : Ayrıca, ilaveten, bir de,
Hence : Bundan dolayı, bu nedenden dolayı,, bu zamandan, itibaren. Henceforth : bundan sonra, bundan böyle
However : Mamafih, ancak, halbuki
Incidentally : Tesadüfen, aklıma gelmişken, fazladan
Indeed : gerçekten, hakikaten
Instead : yerine, karşılık olarak (instead of)
Likewise : benzer şekilde
Meanwhile : Bu arada, arada, iken, ayni zamanda
Nevertheless = nonetheless : Bununla beraber, mamafih, yine de
Next : Sonra gelen, en yakın, sonar
Otherwise : aksi takdirde, yoksa
Still : hala, yine de
Then : sonra
Therefore : bu nedenle, bundan dolayı,
And : ve, böyleceThus : Böylece, bundan dolayı
K.Position Of Adverbs – Zarfların Yeri1. Cümle başında kullanılan zarflar:Actually – gerçekten, fiilen, hakikatenAdmittedly – kabul etmek gerekir ki Afterwards – daha sonraAltogether – hep beraberEvidently - açıkça, zahirenEventually : En sonunda, netice olarakFirst – ilk, ilk önceFortunately – şans eseri, şansınaUnfortunately – maalesef, ne yazik kiGenerally – genel olarak , genellikleHowever – Ancak, mamafih, halbukiIndeed – gerçekten, hakkatenKindly – nazikçe , kibarca , lütfenLately – son zamanlardaLuckily – şans eseri , şansa bak kiNaturally – doğal olarak, tabiatiyleNext – bir sonraki, sonraki, sıradakiNow – şimdi, halenOriginally – orijinal olarak, işin başındaPerhaps – belki Personally – şahsen, kişisel olarakPossibly – muhtemelen, ihtimalenSoon – yakındaSuddenly – aniden, ansızın, apansızınThere – OradaUsually – genelikle2. Fiilden sonra , am/is/are/should/would/was/were/can/have/may gibi yardımcı fiillerden önce kullanılan zarflardır:Absolutely – mutlak olarak, kesinlikleAlmost – hemen hemen, neredeyseCompletely – tamamenConsiderably – önemli miktarda veya ölçüdeEntirely – tamamen, bütün olarak, tam olarak , baştan aşağıGreatly – büyükçe, büyük ölçüdeImmensely – yoğun olarak, büyük Much – çok, fazlaPartly – kısmenRather – daha ziyadeScarcely – ucu ucuna, ancakThoroughly – bütün olarak , tam olarakAlways – daima , her zamanAlready – hali hazırda, şimdidenContinually – sürekli, devamlı olarakFrequently – sık sıkGenerally – genellikleHardly – zorlukla, ancakJust – tam, henüzNever – asla, hiçbir zamanNearly – hemen hemenOccasionally – ara sıra, okazyonel olarak Often – sık sık, sıkçaRarely- nadiren, ender olarak Regularly – düzenli olarak , regüler olarak Seldom – seyrek olarak , nadirenSometimes- bazenDoubtless – şüphesizMost likely – çok muhtemelen, kesine yakınUnlikely – imkansız, ihtimal dışı Most unlikely – kesinlikle imkansız3. Çoğu hal, yer, zaman zarfları cümle sonunda bulunur ama anlama vurgu yapmak için cümle başına alınabilir:Dates – tarihler Days – günlerThis morning – bu sabahThis afternoon – bu öğleden sonraToday – bugünTomorrow – yarınThis month – bu ayNexy year – gelecek seneQuickly – hızlıca, çabukçaSlowly – yavaşça, ağırdanWeekly – haftada bir, haftalık In Adapazarı – Adapazarı’ndaAt Karaman – Karaman’da Here – buradaThere – orada4. Her üç pozisyonda kullanılanlar:already, next , often, sometimes, soon.
Fiiller
Fiil cümlenin en önemli elemanıdır. Ve : - Bir harekete veya olaya işaret eder. Bunlara aksiyon fiili denir.Mesela: take = almak, bring = getirmek, fly = uçmak, eat = yemek, run = koşmak, gibi veya
- bir oluşumu (occurrence) belirtir: decompose = ayrışmak,
glitter = parıldamak gibi, veya
- yaşanılan hali açıklar : exist = var olmak, live = yaşamak, stand = durmak, dayanmak gibi
- bazıları aksiyon değil, zihinseldir : dream = rüya görmek, hear = duymak, wonder = merak etmek, look = bakmak gibi
Kısaca, fiiller iş,hareket, oluş, durum bildiren sözcüklerdir.
Fiil, eylemi yapan kişiye, zaman kipine, cinsiyet vs. gibi birçok faktöre göre değişiklik gösterir.
1-Geçişli Fiiller – Transitive Verbs :
Geçişli fiil her şeyden önce bir aksiyon, hareket fiilidir. Cümledeki anlamının tam olabilmesi için mutlaka bir direkt nesneye ihtiyaç duyar. Yani, fiildeki hareket nesneye dolaysız şekilde aktarılır.Başka bir tanımla, nesne alabilen, yani eylemin etkisinin başka varlıklar üzerine geçtiğini belirten fiillere geçişli fiiller denir. Örnekler:I punched him. = Onu dövdüm.She kissed her daughter = Kızını öptüWe love each other = Birbirimizi severiz.He saw his wife. = Karısını gördü.
Cümlede direkt bir nesne yoksa, geçişli fiil tam değildir. Mesela; The child broke = Çocuk kırdı, Eksik The child broke the vase = Çocuk vazoyu kırdı, TamBir fiilin geçişli olup olmadığını anlamak kolaydır. Bunun için, hareket bir kimseye veya bir şeye mi yapılıyor diye sormak gerekir. Yanıt evet ise, fiil geçişlidir.
The judge sentenced = Hakim mahkum etti, soru; kimi mahkum etti?The judge sentenced the murderer = Hakim caniyi mahkum etti. I see = Görüyorum, anlıyorum, soru kimi I see the sky. = Gökyüzünü görüyorum.
2-Geçişsiz Fiiller : Intransitive Verbs :Geçişsiz fiil de bir aksiyon fiilidir. Ama direkt bir nesnesi yoktur. Aksiyon bir kimseye veya eşyaya nakledilmeden sona erer veya bir zarf tarafından değiştirilir. Bu fiillerle kurulan cümlelerde nesne bulunmaz; eylemin etkisi yalnız özne üzerindedir. Başka bir deyimle, öznenin yaptığı kendine dönüktür.
Bir fiilin geçişsiz olup olmadığını anlamak için, aksiyonun bir şekilde, bir yönde veya bir dereceye kadar yapılıp yapılmadığını sormak gereklir.
He died = Öldü , I fell = Düştüm, You smiled = Gülümsedin Gördüğünüz gibi, yukarıdaki hareketlerin hiçbiri başka birisine veya başka bir şeye transfer edilmemiştir.
3-Hem Geçişli hem Geçişsiz Olabilen Fiiller – Verbs That Function Both Transitive and İntransitiveBazı fiiller, duruma göre, geçişli de olabilir, geçişsiz de. Mesela,
She laughed = Güldü, GeçişsizShe laughed at me = Bana güldü, Geçişli I understand = anlıyorumI understand her = Onu anlıyorum.
4- Bağlantı Fiilleri – Linking Verbs = CopulaBağlantı Fiili cümledeki aksiyonu değil, özneyi tarif eder, özne hakkında malümat verir. Bazen fiil veya fiil benzeri bir unsurdur. Cümledeki özneyi yüklem ile bağlar, Bir hareket veya hali ifade etmez. Nitekim, copula sözcüğü Latinceiki farklı şeyi birleştiren demektir.Bunun başlıca örneği ve en yaygın olanı, “olmak – to be” fiilidir.She is a nice girl. = O hoş bir kızdır.We are friends = Biz arkadaşız. Diğer bağlantı fiilleri şunlardır: become = olmak Get = elde etmek, almakSeem = görünmekFeel = hissetmek, duymakappear = görünmek Continue : devam etmek, sürdürmekTaste = tadmakRemain = kalmak, Sound = ses vermek, gibi görünmekGrow = büyümek, olmak,..laşmak, leşmekStay = kalmak, ikamet etmek Look = görünmek,smell = kokmak
Örnekler : She is a doctor of bioethics = Biyotik doktoru oldu.He became an engineer = O mühendis oldu. It smells bad = Kötü kokuyor He looks angry. = Kızgın görünüyor.You are growing old. = İhtiyarlıyorsun. I feel okay. = Kendimi iyi hissediyorum. She continued her speech = Konuşmasına devam etti.Dikkat : Yukarıdaki filler özneyi tanımlıyor, ancak öznenin yaptığı bir hareketi ifade etmiyor.
Bağlantı fiili özneye ait içinde bulunulan özellik veya koşulu belirtir. Özneyi cümlede eşdeğer bir kelimeye bağlar. Check-up indicates that Merih is healthy = Check up Merih’in sağlıklı olduğunu gösteriyor.
Özne Merih, healthy kelimesine bağlanmıştır ki bu kelime Merih için veya onu tanımlamak için söylenmiştir
5-Düzenli (Kurallı) Fiiller – Regular Verbs:Düzenli Fiiller belli bir çekim kuralına tabidir. Örnekler :
Want = istemek I want = İstiyorumYou want = İstiyorsun She,he,it wants = istiyorWe want = İstiyoruzYou want = İstiyorsunuzThey want = İstiyorlar Eat = Yemek I eat = Yerim You eat = YersinShew, he, it eats = YerWe eat = Yeriz You eat = yersinizThey eat = Yerler Like = Sevmek, beğenmek I like = severim You like = SeversinShe, he, it likes = sever We like = Severiz You like = Seversin They like = Severler
Gördüğünüz gibi, düzenli(kurallı) fiiller zamire göre değişmez. Tek istisna olan 3. halde(she,he, it), “s” takısı alır.
İngilizcede fiillerin üç şekli bulunur. Birincisi kök (base) şekil veya birinci haldir. Buna infinitive (mastar) denir.
İkincisi, basit geçmiş(simple past) halidir. Buna ikinci hal denir. Üçüncüsü past participle denen üçüncü halidir. Düzenli fiillerde 2.ve 3. şekli oluşturmak çok kolay olup, sadece kökün sonuna “ed” eklemek yeterlidir. Örnekler:Infinitive (1. hal) 2. Hal 3.HalLike =sevmek liked liked Talk = konuşmak talked talked Walk = yürümek walked walked Work = çalışmak worked worked Learn = öğrenmek learned learned Look = bakmak looked looked
6-Düzensiz (Kuralsız Fiiller)Ancak bir çok fiil yukarıdaki kalıba uymaz. Bunlara düzensiz (kuralsız) fiiller denir. Bu fiilerin 2. ve 3. halleri bir kurala tabi değildir. Gerçi Bazılarında bir kalıp görülür. Ama bunları kural olarak görmek yanlış olur. Örnekler : Spring = yaydan fırlamak sprang, sprungDrink = içmek drank drunk Blow = üflemek, esmek blew blown Kısaca, düzensiz fiillerin ikinci ve üçüncü halini ezberlemekten başka çare görünmüyor. Örnekler :
Infinitive 2. Hal 3. Hal En önemli kuralsız fiil “to be (olmak) fiilidir.Am, are, is was, were been I am tired (I, she, he, it) was tired been (tüm zamirlerde)(You, we, they) are tired (You, we, they) were tired. (She, he, it) is tired
become = olmak became becomehave = sahip olmak had had can = yapabilmek yardımcı fiili could could begin = başlamak began begunbend = bükmek, bükülmek bent bentbring = getirmek brought brought catch = yakalamak caught caughtsay = söylemek said said tell = anlatmak, demek told tolput = koymak put put
- bir oluşumu (occurrence) belirtir: decompose = ayrışmak,
glitter = parıldamak gibi, veya
- yaşanılan hali açıklar : exist = var olmak, live = yaşamak, stand = durmak, dayanmak gibi
- bazıları aksiyon değil, zihinseldir : dream = rüya görmek, hear = duymak, wonder = merak etmek, look = bakmak gibi
Kısaca, fiiller iş,hareket, oluş, durum bildiren sözcüklerdir.
Fiil, eylemi yapan kişiye, zaman kipine, cinsiyet vs. gibi birçok faktöre göre değişiklik gösterir.
1-Geçişli Fiiller – Transitive Verbs :
Geçişli fiil her şeyden önce bir aksiyon, hareket fiilidir. Cümledeki anlamının tam olabilmesi için mutlaka bir direkt nesneye ihtiyaç duyar. Yani, fiildeki hareket nesneye dolaysız şekilde aktarılır.Başka bir tanımla, nesne alabilen, yani eylemin etkisinin başka varlıklar üzerine geçtiğini belirten fiillere geçişli fiiller denir. Örnekler:I punched him. = Onu dövdüm.She kissed her daughter = Kızını öptüWe love each other = Birbirimizi severiz.He saw his wife. = Karısını gördü.
Cümlede direkt bir nesne yoksa, geçişli fiil tam değildir. Mesela; The child broke = Çocuk kırdı, Eksik The child broke the vase = Çocuk vazoyu kırdı, TamBir fiilin geçişli olup olmadığını anlamak kolaydır. Bunun için, hareket bir kimseye veya bir şeye mi yapılıyor diye sormak gerekir. Yanıt evet ise, fiil geçişlidir.
The judge sentenced = Hakim mahkum etti, soru; kimi mahkum etti?The judge sentenced the murderer = Hakim caniyi mahkum etti. I see = Görüyorum, anlıyorum, soru kimi I see the sky. = Gökyüzünü görüyorum.
2-Geçişsiz Fiiller : Intransitive Verbs :Geçişsiz fiil de bir aksiyon fiilidir. Ama direkt bir nesnesi yoktur. Aksiyon bir kimseye veya eşyaya nakledilmeden sona erer veya bir zarf tarafından değiştirilir. Bu fiillerle kurulan cümlelerde nesne bulunmaz; eylemin etkisi yalnız özne üzerindedir. Başka bir deyimle, öznenin yaptığı kendine dönüktür.
Bir fiilin geçişsiz olup olmadığını anlamak için, aksiyonun bir şekilde, bir yönde veya bir dereceye kadar yapılıp yapılmadığını sormak gereklir.
He died = Öldü , I fell = Düştüm, You smiled = Gülümsedin Gördüğünüz gibi, yukarıdaki hareketlerin hiçbiri başka birisine veya başka bir şeye transfer edilmemiştir.
3-Hem Geçişli hem Geçişsiz Olabilen Fiiller – Verbs That Function Both Transitive and İntransitiveBazı fiiller, duruma göre, geçişli de olabilir, geçişsiz de. Mesela,
She laughed = Güldü, GeçişsizShe laughed at me = Bana güldü, Geçişli I understand = anlıyorumI understand her = Onu anlıyorum.
4- Bağlantı Fiilleri – Linking Verbs = CopulaBağlantı Fiili cümledeki aksiyonu değil, özneyi tarif eder, özne hakkında malümat verir. Bazen fiil veya fiil benzeri bir unsurdur. Cümledeki özneyi yüklem ile bağlar, Bir hareket veya hali ifade etmez. Nitekim, copula sözcüğü Latinceiki farklı şeyi birleştiren demektir.Bunun başlıca örneği ve en yaygın olanı, “olmak – to be” fiilidir.She is a nice girl. = O hoş bir kızdır.We are friends = Biz arkadaşız. Diğer bağlantı fiilleri şunlardır: become = olmak Get = elde etmek, almakSeem = görünmekFeel = hissetmek, duymakappear = görünmek Continue : devam etmek, sürdürmekTaste = tadmakRemain = kalmak, Sound = ses vermek, gibi görünmekGrow = büyümek, olmak,..laşmak, leşmekStay = kalmak, ikamet etmek Look = görünmek,smell = kokmak
Örnekler : She is a doctor of bioethics = Biyotik doktoru oldu.He became an engineer = O mühendis oldu. It smells bad = Kötü kokuyor He looks angry. = Kızgın görünüyor.You are growing old. = İhtiyarlıyorsun. I feel okay. = Kendimi iyi hissediyorum. She continued her speech = Konuşmasına devam etti.Dikkat : Yukarıdaki filler özneyi tanımlıyor, ancak öznenin yaptığı bir hareketi ifade etmiyor.
Bağlantı fiili özneye ait içinde bulunulan özellik veya koşulu belirtir. Özneyi cümlede eşdeğer bir kelimeye bağlar. Check-up indicates that Merih is healthy = Check up Merih’in sağlıklı olduğunu gösteriyor.
Özne Merih, healthy kelimesine bağlanmıştır ki bu kelime Merih için veya onu tanımlamak için söylenmiştir
5-Düzenli (Kurallı) Fiiller – Regular Verbs:Düzenli Fiiller belli bir çekim kuralına tabidir. Örnekler :
Want = istemek I want = İstiyorumYou want = İstiyorsun She,he,it wants = istiyorWe want = İstiyoruzYou want = İstiyorsunuzThey want = İstiyorlar Eat = Yemek I eat = Yerim You eat = YersinShew, he, it eats = YerWe eat = Yeriz You eat = yersinizThey eat = Yerler Like = Sevmek, beğenmek I like = severim You like = SeversinShe, he, it likes = sever We like = Severiz You like = Seversin They like = Severler
Gördüğünüz gibi, düzenli(kurallı) fiiller zamire göre değişmez. Tek istisna olan 3. halde(she,he, it), “s” takısı alır.
İngilizcede fiillerin üç şekli bulunur. Birincisi kök (base) şekil veya birinci haldir. Buna infinitive (mastar) denir.
İkincisi, basit geçmiş(simple past) halidir. Buna ikinci hal denir. Üçüncüsü past participle denen üçüncü halidir. Düzenli fiillerde 2.ve 3. şekli oluşturmak çok kolay olup, sadece kökün sonuna “ed” eklemek yeterlidir. Örnekler:Infinitive (1. hal) 2. Hal 3.HalLike =sevmek liked liked Talk = konuşmak talked talked Walk = yürümek walked walked Work = çalışmak worked worked Learn = öğrenmek learned learned Look = bakmak looked looked
6-Düzensiz (Kuralsız Fiiller)Ancak bir çok fiil yukarıdaki kalıba uymaz. Bunlara düzensiz (kuralsız) fiiller denir. Bu fiilerin 2. ve 3. halleri bir kurala tabi değildir. Gerçi Bazılarında bir kalıp görülür. Ama bunları kural olarak görmek yanlış olur. Örnekler : Spring = yaydan fırlamak sprang, sprungDrink = içmek drank drunk Blow = üflemek, esmek blew blown Kısaca, düzensiz fiillerin ikinci ve üçüncü halini ezberlemekten başka çare görünmüyor. Örnekler :
Infinitive 2. Hal 3. Hal En önemli kuralsız fiil “to be (olmak) fiilidir.Am, are, is was, were been I am tired (I, she, he, it) was tired been (tüm zamirlerde)(You, we, they) are tired (You, we, they) were tired. (She, he, it) is tired
become = olmak became becomehave = sahip olmak had had can = yapabilmek yardımcı fiili could could begin = başlamak began begunbend = bükmek, bükülmek bent bentbring = getirmek brought brought catch = yakalamak caught caughtsay = söylemek said said tell = anlatmak, demek told tolput = koymak put put
Yardımcı Fiiller
Yardımcı Fiiller – Auxillary Verbs = Helping Verbs
Yardımcı fiilin (auxillary verbs = helping verbs) fonksiyonu, cümledeki ana fiil hakkında anlam (semantic) veya sözdizimi (syntantic) bakımından ilave bilgiler vermektir.
Ana fiil ile yardımcı fiil anlamsal (semantic) yönden birbirinden farklıdır. Yani, cümle içinde her ikisinin fonksiyonu farklıdır.
Yardımcı fiiller esas fiille beraber, eylemin ne zaman yapılacağı hakkında bilgi verir
Yardımcı fiilerin sayısı 3 ( üçtür):
- To be
- To do
- To have
Yukarıdaki üç grup yardımcı fiil aynı zamanda ana fiil olarak da kullanılabilir.
Ayrıca, şu hususlara da dikkat edin :
a) Her cümlede ana fiil ile beraber yardımcı fiil göremezsiniz.
b) Cümlede, eating, running gibi “ing” li fiil (gerund) gördüğünüzde, ayrıca yardımcı fiil de mutlaka vardır.
c) Bir cümlede en fazla 3 (üç) yardımcı fiil olabilir. Örnek :
You should have been watching the news = Haberleri seyretmekte olmalıydın cümlesinde ; (should, have, been) yardımcı fiillerdir. Esas fiil ise, watching sözcüğüdür.
A) A) To be Fiili:
1- Tanım ve Açıklama
Türkçe dilbilgisinde motomot karşılığı yoktur. Türkçede fiilin sonuna eklenen son ekler to be fiilinin karşılığıdır.
İngilizce dilinin en kuralsız fiilidir. Bukalemun gibi kılıktan kılığa girer. İstisnai bir fiildir. Orta derecede hatta ileri derecede İngilizce düzeyine ulaşmak için çok iyi anlaşılması şarttır.
Zamana ve zamire göre birbirine hiç benzemeyen aşağıdaki şekilleri alır:
being, been, am, are, is, was, were
Toparlayalım: her ne kadar sözlükteki anlamı “olmak” ise de, tam karşılığı Türkçe ‘ de cins isimlerin sonuna gelen aşağıdaki eklerdir:
ım-ın-um-sın-sin-dır-dir-dur-iz-ız-uz-siniz-sunuz
“to be or not to be
that is the question”
Shakespeare’in Hamlet piyesindeki bu sözler, “to be” fiiline ün kazandırmış, hatta onu adeta kutsamıştır.
2- Cümle İçinde Kısaltılarak Kullanılırlar.
I am = I’mYou are = You’reHe is = He’sShe is = She’sIt is= It’sWe are = We’reThey are = They’re
3- Tekil isimlerle is, çoğul isimlerle are kullanılır.
He is a boy = O bir (erkek) çocuktur.
She is a girl. = O bir kızdır.
They are workers = Onlar işçidir.
We are your children = Biz senin evlatlarınız.
İstisna : to be fiilinin (I = ben) zamiri için hususi bir şekli vardır: am. Bu kelime sadece I için kullanılır. I daima büyük harf olarak ve noktası yazılır. Bazen resmi olmayan yazılarda I küçük harfle yazılır. O zaman üstünde nokta bulunur. “i” halini alır.
I am (I’m) your admirer. = Ben hayranınızım.
I am coming home = Eve geliyorum. (tavsiye edilmez)
4- Geçmiş Zaman Halleri was ve were Şeklindedir.
Was, am ve is in geçmiş zaman hali;
Were ise are geçmiş zaman halidir.
Yani: was tekil öznelerle, were çoğul öznelerle kullanılır.
Örnekler:
He was our man = O bizim adamımızdı.
She was our leader = O bizim liderimizdi.
They were our enemies = Onlar düşmanımızdı.
I was upset. = Kızgındım.
5- Fonksiyonları
To be fiili etrafımızdaki nesneleri tasvir etmek, niteliklerini,konumlarını belirtmek istediğimizde kullanacağımız temel fiildir.
She is my sister = O benim kız kardeşimdir.
You are my best friend = Sen en iyi arkadaşımsın
You’re so kind. = Çok naziksiniz.
- Hem yardımcı fiil hem de esas fiil olarak işlev görür.
She is walking = O yürüyor, cümlesinde, is yardımcı fiil, walking ana fiildir.
I am teaching you English = Size İngilizce öğretiyorum, cümlesinde am yardımcı fiil, teaching ana fiildir.
She is a lady = O bir hanımdır cümlesinde is asıl fiildir.
He is waiting form me. = O beni bekliyor. is yardımcı fiil, waiting asıl fiildir (ordinary verb)
They are students = Onlar talebedir cümlesinde are esas fiildir.
- Durum (hal) bildirir.
I am so sad now. = Şimdi çok üzgünüm
She is lovely = O enfes birisi
You were in the kitchen, when I came in = Ben içeri girdiğimde, mutfaktaydın.
We will be in Bodrum next week.= Önümüzdeki hafta Bodrum’da olacağız.
Cümleleri bir hareketi değil, içinde bulunulan statik halleri anlatır. .
- Hareket Bildirir
Ancak, bu fiil, belirli anlamı olduğunda continuous (süreklilik gösteren) şekilde de kullanılır. Nitekim, aşağıdaki örneklerde “to be” fiili hal değil, hareket yani dinamizm bildirir.
You are being very rude. = Çok kabalık ediyorsun.
He was being careless = Dikkatsiz hareket ediyordu
6) Aktif Cümleyi Pasif Cümleye Çevirmek İçin Kullanılır (Passive Voice)
İngilizcede Pasif cümleler çok önemlidir. Pasif cümleler bir olayın veya hareketin üçüncü bir kişi ağzından anlatılmasıdır. Aktif cümleyi pasife döndürmek için “to be” fiili kaçınılmazdır.
Aktif cümle : Someone has stolen my wallet = Birisi cüzdanımı çaldı.
Pasif cümle : My wallet has been stolen = Cüzdanım çalındı.
Örnekler :
The bridge was built last year. = Köprü geçen yıl inşa edilmişti.
Milk is used for making butter and cheese. = Süt yağ ve peynir yapmak için kullanılır.
The stolen car has been found = Çalınan araba bulundu.
7- Cümlenin başına getirilerek soru cümlesi yapılır.
You are smiling = Gülümsüyorsun.
Are you smiling? Gülümsüyor musun?
She is talking = O konuşuyor.
Is she talking = O konuşuyor mu??
He was working = O çalışıyordu
Was he working? Çalışıyor mu?
8- “Were”Yardımcı Fiili Dilek Kipi (Subjunktive Mood) Yapımında Kullanılır
If I were a rich man = Ah, bir zengin olsaydım.
If I were you = Senin yerinde olsaydım
9- Bağlaç Yapmak için Kullanılır
The guy who is sitting next to you. = Yanıbaşında oturan adam
The policeman who was chasing the robber = Soyguncuyu kovalayan polis.
The workers who were paid poorly made a strike = Düşük ücret ödenen işçiler grev yaptı.
10) There is, there are, there was, there were
Türkçe'de "var" anlamına gelir . Tekiller ve sayılamayan isimler için “there is” , çoğullar içinse “there are" kullanılır. Böylece: is ve are şeklindeki to be fiili ile meydana getirilirler.
Örnekler :
There is a house in the garden. = Bahçede bir ev vardır.
There are trees in the field. = Tarlada ağaçlar var.
There is no money in my pocket. = Cebimde hiç para yok.
There is a book on the table = Masanın üstünde bir kitap var.
There are students in the garden = Bahçede talebeler var.
Are there flowers in the vase?= Vazoda çiçekler var mı?
How many girls are there in the classroom? = Sııfta kaç kız var.
Geçmiş zaman şekilleri there was, there were; Türkçeye vardı, vardılar kelimeleriyle tercüme edilir.
There was nobody at home = Evde kimse toktu.
There were three teachers in the teachers room. = Öğretmenler odasında üç öğretmen vardı.
11- Dolambaçlı İfadeler (Roundabout ways of saying)
Daha basit olarak, tek bir fiil ile ifade edilebilecek cümleler bazen “to be” yardımcı fiili ile dolambaçlı (roundabout) şekilde söylenir.
Normal ifade To be ile dolambaçlı ifade
Earlier, the world didn’t exist = Earlier, the world was not in existence (Önceleri dünya yoktu)
- This rule doesn’t apply to small companies = This rule is not applicable to small companies.= (Bu kural küçük şirketlere uygulanmaz.)
- We agree with each other = We are in agreement with each other (Birbirimizle anlaşıyoruz.)
- Price hikes indicate inflation = Price hikes are indicative of inflation (Fiyat artışları enflasyon işaretidir. )
- It violates the rules. = It is a violation of the rules.
(Bu kuralların ihlalidir)
- He abused his power = He was abusive of his power
(Gücünü kötüye kullandı)
- I have received your letter = I am in receipt of your letter
(Mektubunuzu aldım.)
- You possessed a big portfolio of securities = You were in possession of a big portfolio of securities (Büyük bir menkul kıymet portföyüne sahiptiniz.)
- Turkey influences other countries = Turkey is influential on other countries. (Türkiye diğer ülkeleri etkiler.)
- Our factory will operate soon = Our factory wil be operative soon. (Fabrikamız yakında faaliyete geçecek.)
- We have to support the poor = We have to be supportive of the poor. (Yoksulları desteklemeliyiz.)
- This word derives from Latin = This word is derived from Latin
(Bu kelime Latince’den alınmadır.)
- He desires (wants) a luxurious llife = He is desirous of a luxurious life. (O lüks bir hayat arzuluyor.)
- The mother attended her daughter in the hospital = The mother was in attendance of her daughter in the hospital. (Anne, kızına hastanede refakat etti.)
- I admit that I erred = I admit that I was in error. (Hata yaptığımı kabul ediyorum.)
- What factors determine the result = What factors are determinative of the result. (Bu sonucu hangi faktörler belirler. )
- Globalization benefit from the breakthroughs in tecnology. = Globalization is benefited by the breakthroughs in technology. (Küreselleşme teknolojideki ilerlemelerden yararlanır.)
- Poverty can promote personal success = Poverty can be promotive of personal success. (Yoksulluk kişisel başarıyı teşvik edebilir.)
- Real estate doesn’t always produce income = Real estate is not always productive of income . (Mülk her zaman gelir getirmez (üretmez).)
- I can swim in deep water. = I am able to swim in deep water. (Derin suda yüzebilirim.)
- We can’t accept your offer = We are unable to accept your offer. (Teklifinizi kabul edemeyiz.)
- The procedures bind every employee = The procedures are binding upon every employee. (Prosedürler, her çalışanı bağlar)
- He may enter this area = He is authorised to enter this area. (O bu alana girebilir (girmeye yetkilidir).)
12) To be fiili ile emir veya istek cümleleri (Imperative)
Be yourself! = Kendin gibi ol, doğal davran, başkalarını taklit etme
Be careful! = Dikkatli ol,
Be on the alert! = Teyakkuz halinde ol
Don’t be foolish! = Enformel konuşmada “saçmalama, aptal olma” anlamında kullanılır
Be my guest = Buyrun.
B) B) To Have
1) Tanımlar ve Açıklama
En yaygın olarak kullanılan ve bilinen anlamında “sahiplik (iyelik)” bildirir.
Üçüncü tekil şahıs halinde “has” şeklini alır. Mesela,
She (he) has a pretty face = Güzel bir yüzü var.
I have much money = Çok param var.
We have some problems = Bazı sorunlarımız var.
2) İkinci ve Üçüncü Hali “Had” Şeklindedir.
They had a big house. = Büyük bir evleri vardı.= Büyük bir eve sahiptiler.
We had lived in different cities. = Farklı şehirlerde yaşamıştık.
3) Yemek, İçmek, Banyo yapmak vs gibi Eylemler için Kullanılırlar.
- We have dinner at 7 o’clock. = Saat yedide akşam yemeği yeriz.
- They have lunch at a restaurant. = Öğle yemeğini lokantada yerler.
- I have a bath every morning. = Her sabah banyo yaparım
- have a say = Söz sahibi olmak
He has the final say in the family.
4- To Have fiiliyle Emir veya istek cümleleri (Imperativs with have )
- Have a look = Göz atmak
Have a look at this report = Bu rapora bir göz at.
- Have a nice day! = İyi günler
- Have a cigarette = Bir sigara al
- Have a drink = Bir içki al.
- Have a rest = İstirahat et.
- Have a sit = Otur
5- To Have fiiliyle Deyimler :
- have’s and have-not’s = zenginler ve fakirler, varlıklılar ve yoksullar
The have’s and have-not’s live together in a society = zenginler ve fakirler toplumda beraber yaşarlar.
6- Hem yardımcı fiil hem esas fiil olarak kullanılabilirler
She has a new car = Onun yeni bir arabası var.
I have some money = Param var , gibi cümlelerde ana fiildir.
I have seen you = Seni gördüm, cümlesinde ise yardımcı fiildir.
She has loved nobody = O kimseyi sevmedi.
7- “Have” Yardımcı Fiil Olarak Perfect Tense Kiplerini Yaratır
Present Perfect Tense
I have been to London many times = Çok kez Londra’da bulundum.
He has seen so many countries = Bir çok ülke gördü.
Present Perfect Continous Tense
I have been learning English for five years = Beş yıldır İngilizce öğrenmekteyim.
He has been working very hard = O çok sıkı çalışmakta.
Past Perfect Tense
I had done my homework before someone visited me = Birisi ziyaret etmeden önce ödevimi bitirmiştim.
Ali was very hungry, because he hadn’t eaten anything for the whole day = Ali çok açtı, çünkü bütün gün hiçbir şey yememişti.
Past Perfect Continous Tense
I was so tired when I came home. I had been walking all the day. = Eve geldiğimde çok yorgundum. Bütün gün yürümüştüm.
He looked so dirty because he had been fixing his car since early in the morning. = Çok kirli görünüyordu çünkü sabaın erkeninden berfi arabasını tamir etmekteydi.
Bu zaman kipleri ilgili bölümlerde incelendiğinden ayrıntıya girmiyorum.
8- Soru Cümleleri Yapar:
Yardımcı fiil olarak soru cümleleri yapar:
Have you got a car ? = Araban var mı?
Have I seen you before = Seni daha önce gördüm mü?
Has he been to the zoo = O hayvanat bahçesine gitti mi?
9- Uzun sorulara kısa yanıtlar
En uzun cümlelere dahi have ile çok kısa yanıtlar verilebilir.
Have you seen your uncle dancing like a professional dancer ? (Amcanın profesyonel bir dansçı gibi dans ettiğini gördünmü?) uzun sorusuna aşağıdaki kısa yanıtlar verilebilir.
Yes, I have veya No, I haven’t
C- To Do
1- Tanım ve Açıklamalar:
Üçüncü tekil şahısta “-es” takısı alır. Geçmiş zamanda “did”, past participle yani 3. halde “done” biçimini alır.
Hem esas (ordinary) fiil olarak, hem de yardımcı fiil olarak görev yapar.
İngilizcede en önemli fiillerden biridir veya en önemlisidir. Hem yardımcı fiil hem esas fiil olarak işlevini biraz ayrıntıya girerek incelememiz yararlı olur.
Esas fiil olarak anlamı yapmak, etmektir. Fakat Türkçeye tercümede “to make” sözcüğünün karşılığı da aynıdır. İngilizce’de tabii ki bu iki kelime arasında farklar var. Dolayısıyla, ne zaman “do”, ne zaman “make” kullanılacağı haklı olarak tereddüt uyandırır. Aşağıdaki bilgiler bu karışıklığı önlemede size yararlı olacaktır.
2- “Do” Fiiliyle Kullanılan Günlük Faaliyetler
- Gündelik uğraş ve işler “do” ile ifade edilir. Dikkat edilirse, bu işler genellikle fiziki bir nesne yaratmaz.
- Job ( İş, görev).
We always do our job properly. = Biz daima görevimizi düzgünce yaparız.
- Work (çalışma).
You did a good work = İyi iş yaptın
- Homework (Ev ödevi)
Students should always do their homework in time. = Talebeler görevlerini daima zamanında yapmalıdır.
- Housework (Ev işi)
My wife hates housework. = Eşim ev işinden nefret eder.
- Ironing (Ütülemek, Ütü yapmak)
She always irons her big brother’s clothes. = Abisinin elbiselerini daima ütüler.
- Do the dishes ( Bulaşık yıkamak )
You love eating, but you dislike doing the dishes. = Yemeyi seviyorsun ama bulaşık yıkamaktan nefret ediyorsun.
- (Do (the) cleaning = Temizlik yapmak)
Who will do the cleaning? = Temizliği kim yapacak ?
- (Do (the) washing up = Çamaşır yıkamak)
Yesterday, my wife did the washing up while I was mending the roof. = Dün eşim ben çatıyı onarırken çamaşır yıkadı.
- (Do (the) shopping = Alışveriş yapmak)
It’s a pleasure to do shopping when you have money in your pocket. = Cepte para olunca alışveriş yapmak bir zevktir.
3- Genellemeler:
Genellemelerde do fiilini kullanılır. Yani, bir faaliyeti tam olarak isimlendiremiyorsanız, do fiiline başvurmanız gerekiyor. Bu durumda aşağıdaki kelimeler kullanılır:
- Something (bir şey, herhangi bir şey)
I want something to eat = Yiyecek (herhangi) bir şey istiyorum.
- Nothing (hiçbir şey)
I have nothing to give you = Sana verecek hiçbir şeyim yok.
- Anything (herhangi bir şey, hiçbir şey)
I don’t need anything = Hiçbir şeye ihtiyacım yok.
- Everything (herşey)
I can do everything to please her. = Onu memnun etmek için herşeyi yapabilirim.
4- Do ile Cümleler
Birçok önemli ifadeler “do” fiilini alır. Bunların çoğu idiomatik yani deyimseldir ve hepsi birbirinden önemlidir. O kadar ki “do” nun bu kullanımlarını öğrenen bir insan İngilizce’de önemli bir merhale almış sayılır.
- How do you do? = Tanıştığımıza memnun oldum.
İlk kez tanışan veya tanıştırılan iki insan birbirine bu sözleri söyler.
- Nothing doing = Yapılacak bir şey yok.
İlgi çekici bir şey yok. Sana yardımcı olamam.
There is nothing doing here. Let’s leave = Burada enterasan bir şey yok. Gidelim
- That will do = Yeter, yeterli, bu kadarı kafi.
That will do. I won’t listen to you anymore= Bu kadar yeter. Seni daha fazla dinlemeyeceğim.
I can give you 100 Tl. Will that do? = Sana 100 TL verebilirim. Yeterli mi?
I am afraid you ,will have to do with a spoonfull of sugar = Korkarım, bir kaşık dolusu şekerle yetinmek zorunda kalacaksın
- It doesn’t do to... = Doğru veya tavsiyeye şayan değil.
It doesn’t do to underestimate the rivals. = Rakipkeri küçümsemek doğru değildir.
- Do better = Daha iyisini yapmak, daha iyi performans göstermek
You have to do better in the next semester.= Gelecek yarıyıl daha iyi çalışmalısın.
You’ve got CC. You could do better than that. = Notun CC. Bundan daha iyisini yapabilirdin.
- Do badly = İşini becerememek, kötü performans göstermek
The company did badly last year. = Şirket geçen yıl kötü performans gösterdi.
Some students have done very badly in the last exam. = Bazı öğrenciler son sınavda çok başarısız oldular.
- Do one’s best = Elinden geleni yapmak veya elinden gelenin en iyisini yapmak.
She did her best to pass the exam = Sınavdan geçmek için elinden geleni yaptı.
Do your best, leave the rest. = Elinden geleni yap. Gerisini bırak (İngiliz özdeyişi).
- Do one’s duty = görevini yapmak
Everybody should do his/her duty. = Herkes görevini yapmalıdır.
- Do it one’s way = Bildiğin gibi yaşamak, yapmak
I did everything my way = Herşeyi bildiğim şekilde yaptım.
- Do military service = askerlik görevini yapmak.
In Turkey, everybody is obliged to do milityary service = Türkiye’de herkes askerlik görevini yapmakla yükümlüdür.
- Do no good = yararlı olmamak
This behaviour will do you no good = Bu davranışın sana hiç yararı olmaz.
- Do harm = zarar vermek
Insects do harm to plants = Böcekler bitkilere zarar verir.
- Do a favour = iyilik yapmak, ihsanda bulunmak.
Do me a favour and shut up. = Bana bir iyilik yap ve sus.
- Do business = iş yapmak, ticaret yapmak
He isn’t a business man. He doesn’t know how to do business = O iş adamı değil. İş yapmasını bilmiyor.
- Do the dance = dans etmek
Come on, let’s do the cha cha = Haydi ça ça yapalım
- Do (one’s) hair = saçını yaptırmak
The same coiffeur is doing my hair for years = Yıllardır aynı kuaför saçımı yapıyor.
- Do repair = tamirat yapmak, tamir etmek
In our factory, we have a department to do the repair of machines. = Fabrikamızda tamirat yapan bir departmanımız var.
- Do kilometres = hız yapmak,
My car can do 130 kilometres an hour.= Arabam saatte 130 kilometre hız yapabilir.
- Do it or leave it = İşine gelirse
The prime minister said to his opponents: “Do it or leave it” = Başbakan, muhaliflere “İşinize gelirse” dedi.
- Do’s and Don’t’s of a matter = Bir konuda yapılması veya yapılmaması gerekenler
He knows the do’s and don’t’s of his job.= Mesleğinde neyin yapılıp neyin yapılmayacağını bilir.
- to have to do nothing with someone or something = Birisiyle veya bir şeyle ilgili olmamak, yapacak işi olmamak
I have nothing to do with you = Seninle alıp veremediğim yok.
This has nothing to do with salesmanship = Bunun satıcılıkla hiç ilgisi yok.
I have nothing to do today = Bugün yapacak hiç işim yok.
- Done = Bitmiş, Tamamlanmış, iyi pişmiş (yemek için)
The chicken is done = Piliç iyi pişmiş.
- Done for = Bitmiş, mahvolmuş, ölmek üzere
The enemy army was done for in Dardanelles = Düşman ordusu Çanakkale’de mahvolmuştu.
- To be done with = Ayrılmak, boşanmak
I’m done with you, baby = Bebeğim seninle işim bitti.
- Done in = bitkin, çokı yorgun
When the work was, over, we were all done in = İş bittiğinde hepimiz bitkindik.
- Well done = Aferin, başarılı iş
The manager appreciated the work of his subordinates and said “ well done boys ”
Müdür astlarının çalışmasını takdier etti ve “aferin çocuklar” dedi.
5- Soru Cümleleri Yapar
Soru Cümlelerinin çoğu “do” fiiliyle yapılır.
Do you like apples? = Elma severmisin?
Did you go to work yesterday?= Dün işe gittin mi?
Have you done with your work? = İşini bitirdin mi?
Didn’t you go to work yesterday = Dün işe gitmedin mi?
6- Cümleyi Olumsuz Yapar
Don’t you speak French? = Fransızca konuşmaz mısın?
Didn’t you watch the news? = Haberleri izlemedin mi?
Haven’t you done your homework? = Ödevini yapmadınmı?
7) Esas fiilin anlamını güçlendirir
You don’t believe me, but I do love you = Bana inanmıyorsun, ama seni gerçekten seviyorum.
Tomorrow is my birthday. Do come to the party = Yarın doğumgünüm. Partiye mutlaka gel.
I did know the answer = Cevabı (kesinlikle) biliyordum.
8) Kısa Yanıt Verilmesini Sağlar
Do ile cevaplar kısaltılır. En uzun sorular dahi “do” sayesinde kısaca ve pratik bir şekilde yanıtlanır.
Did you go to cinema with your friends yesterday evening ?(= Dün akşam arkadaşlarınla sinemaya gittin mi?) uzun sorusuna yanıt ise kısaca şu yanıtlar verilebilir: Yes, I did (=Evet, gittim) veya No, I didn’t (=Hayır, gitmedim).
Do you really like playing football on the field near the forest? (=Ormanın yakındaki tarlada futbol oynamayı gerçekten sever misin?)
Yes, I do (=Evet severim) ya da No, I don’t (=Hayır sevmem) yanıtları verilebilir.
9) To do fiili ile yapılan emir (Imperative) cümleler
To do fiili ile aşağıdaki gibi imperative cümleler yapılabilir.
Get it done! = Bu işi yaptırt, işin yapılmasını sağla
Do it! = İşi yap, bunu yap şeklinde genel bir emir şekli.
Do your own work = kendi işini yap
10) Kibarca Yapılan Öneri, Ricalar ile Vurgulu İstekler
Fiillerin başına “do” getirilerek kibar öneriler, ricalar ve bazen de vurgulu isteklerde bulunulabilir.
Do join the club = Lütfen kulübe katılınız.
Do have some tea = Lütfen çay iç.
Do leave me alone = Beni yalnız bıırak
Do calm down = Sakin ol
D) To Make
1- Tanım ve Açıklamalar
Yardımcı fiil değildir, asıl (ordinary) fiillerdendir. Ama, “do” fiilini iyi anlamamız için onun alternatifi olan “make” fiilini de öğrenmemiz gerekiyor. Üçüncü tekil için “makes” olur. 2. ve 3. haller “made” olur.
Make; yapmak, imal etmek, , inşa etmek, meydana getirmek, yaratmak anlamlarına gelir. Bu fiil, somut bir nesne yaratan faaliyetleri belirtir.
2) To Make Fiiliyle Kurulan Cümleler
Yazı ve konuşma dilinde standart kalıplar olarak kullanılan aşağıdaki ifadeler de çok önemlidir. Bunların çoğu idiyomatiktir. Öğrenilmeleri belli bir İngilizce deneyimini gerektirir.
- To make a product = ürün yapmak, imal etmek
We make textile products = Tekstil ürünleri imal ederiz.
Made in Turkey = Türkiye’de imal edilmiştir.
- To make food = Yemek yapmak.
She makes the food and I serve it. = O yemeği yapar, ben servis yaparım.
- To make a cup of tea/coffee = Çay veya kahve yapmak
Would you make a cup of coffee for me? = Bana bir fincan kahve yaparmısın?
- make sense: Mantıklı olmak
Your words make no sense to me = Sözlerin bana mantıklı gelmiyor.
That makes sense! = İşte bu mantıklı!
It makes no sense to fight everyone = herkesle mücadele etmek mantıksızlıktır.
- To make a mess = Karıştırmak, berbat etmek, işleri arap saçına çevirmek
He made a mess of everything = her şeyi arap saçına çevirdi(karıştırdı).
- To make money : Para kazanmak, para yapmak
A company has to make money to survive in the market. = Bir şirket, piyasada ayakta kalmak için para kazanmalıdır.
-make a deal = Anlaşma yapmak
This is the best deal I have made in all my life. = Bu bütün hayatım boyunca yaptığım en iyi anlaşmadır.
-make a difference =Fark etmek, fark yaratmak
Hard work always makes a difference = Sıkı çalışma daima fark yaratır.
Companies should make a differance in their product design to be competitive in the market. = Şirketler, piyasada rekabetçi olabilmek için ürün dizaynında fark yaratmalıdır.
It makes no difference which method you apply as long as you get the same results. = Aynı sonuçları aldığın sürece hangi yöntemi izlediğin farketmez.
- make a profit / loss = Kar etmek, zarar etmek
In business life you don’t always make profit. Sometimes you make a loss.
- make plan = Plan yapmak
She is making plans for the future = O gelecek için plan yapıyor.
- make an exception = Hariç tutmak, istisna tanımak
I want everyone to abide the rules. I’ll make no exceptions = Herkesin kurallara uymasını istiyorum. Hiçbir istisna tanımayacağım.
- make it : Başarmak, köşeyi dönmek, kurtulmak (Amerikan İngilizcesinde çok yaygın bir deyimdir.)
In Turkey everyone has the chance to make it. = Türkiyede herkesin başarılı olma şansı vardır.
-make statement= Demeç vermek
The minister made a statement on recent issues. = Bakan, son gelişmeler hakkında demeç verdi.
- make arangements = düzenlemek, aranje etmek, hazırlık yapmak
The groom’s family is making arrangements for the wedding. = Damadın ailesi düğün için hazırlık yapıyor.
- make a (telephone) call : telefon görüşmesi yapmak, telefonla konuşmak
She makes (telephone) calls everyday. = Her gün telefon görüşmesi yapar.
- make a decision = karar vermek, karara varmak
A manager has to make important decisions = Bir yöneticinin önemli kararlar vermesi gerekir.
Decision-maker = Karar verme mevkiinde olan.
General manager in a company is a decision-maker.
- make a mistake = Hata yapmak
Make no mistake about it. I am the boss = Bir hataya düşmeyin. Patron benim.
- make (a)noise = Gürültü yapmak
Students often make noise in the classroom. = Talebeler sınıfta sıkça gürültü yaparlar.
- make an effort = Gayret göstermek, çabalamak
The doctor made a last effort to save the patient’s life. = Doctor hastanın hayatını kurtarmak için son bir gayret gösterdi.
- make an excuse = Mazeret bulmak, mazeret beyan etmek
Make no excuse of your mistakes, but correct them = Hatalarınıza mazeret bulmayın, onları düzeltin
- make peace/ war = Barış yapmak, savaş yapmak
Make peace, not war = Barış yap, savaş yapma
-make love = Sevişmek
He made love to her wife = Karısıyla sevişti
- make speech = konuşma yapmak
The President made a televised speech = Başkan televizyonda yayınlanan bir konuşma yaptı.
- make the most of something = Bir şeyden sonuna kadar yararlanmak
A wise invester makes the most of his investment = Akıullı bir yatırımcı yatırımından azami öşlçüde yararlanır.
- make up = telafi etmek, tazmin etmek, makyaj
I have to work hard to make up for the lost time = Kayıp zamanı telafi etmek için çok çalışmalıyım.
Her make up is always awfull = Makyajı her zaman berbattır.
- make up your mind = Aklını başına almak, karar vermek
He made up his mind and decided to accept the offer. = Aklını başına topladı ve teklifi kabul etmeye karar verdi.
- make use of = Yararlanmak, istifade etmek.
You should learn how to make use of your devices. = Aletlerinden istifade etmesini öğrenmelisin.
- make a living = Geçim sağlamak, geçinmek
He makes his living by selling consumer products = Tüketim maddeleri satarak
geçimini sağlıyor.
- make someone do something = Birisine bir şey yaptırtmak
Don’t make me shout at you = Beni kendine bağırtma.
- make fun of = Alay etmek,
He never makes fun of his friends = Arkadaşlarıyla hiçbir zaman alay etmez.
-make sure = emin olmak, güvenceye almak, garantilemek
Make sure that all your friends are decent people = Bütün arkadaşlarının nezih insanlar oluşundan emin ol.
She wants to make sure that her husband is not cheating on her = Kocasının onu aldatmadığından emin olmak istiyor.
- make way = ilerlemek, yönelmek
The soldiers made their way towards the mountains = Askerler dağlara doğru yol aldılar.
- make do = İdare etmek
You have to make do with what you’ve got = sahip olduklarınla idare etmelisin.
-make a film: Film yapmak
Atıf Yılmaz made hundreds of films before he died. = Atıf Yılmaz ölmeden önce yüzlerce film yaptı.
-make a meeting: Toplantı yapmak
We make a meeting every week on Monday. = Her hafta Pazartesi günü toplantı yaparız.
- make comparisons: Karşılaştırma yapmak
She always makes comparisons between her boyfriends = O, her zaman erkek arkadaşları arasında mukayese yapar.
- make distinction = ayırım yapmak
Those who are educated make no distinction among men = Eğitimliler insanlar arasında ayırım yapmaz.
Yardımcı fiilin (auxillary verbs = helping verbs) fonksiyonu, cümledeki ana fiil hakkında anlam (semantic) veya sözdizimi (syntantic) bakımından ilave bilgiler vermektir.
Ana fiil ile yardımcı fiil anlamsal (semantic) yönden birbirinden farklıdır. Yani, cümle içinde her ikisinin fonksiyonu farklıdır.
Yardımcı fiiller esas fiille beraber, eylemin ne zaman yapılacağı hakkında bilgi verir
Yardımcı fiilerin sayısı 3 ( üçtür):
- To be
- To do
- To have
Yukarıdaki üç grup yardımcı fiil aynı zamanda ana fiil olarak da kullanılabilir.
Ayrıca, şu hususlara da dikkat edin :
a) Her cümlede ana fiil ile beraber yardımcı fiil göremezsiniz.
b) Cümlede, eating, running gibi “ing” li fiil (gerund) gördüğünüzde, ayrıca yardımcı fiil de mutlaka vardır.
c) Bir cümlede en fazla 3 (üç) yardımcı fiil olabilir. Örnek :
You should have been watching the news = Haberleri seyretmekte olmalıydın cümlesinde ; (should, have, been) yardımcı fiillerdir. Esas fiil ise, watching sözcüğüdür.
A) A) To be Fiili:
1- Tanım ve Açıklama
Türkçe dilbilgisinde motomot karşılığı yoktur. Türkçede fiilin sonuna eklenen son ekler to be fiilinin karşılığıdır.
İngilizce dilinin en kuralsız fiilidir. Bukalemun gibi kılıktan kılığa girer. İstisnai bir fiildir. Orta derecede hatta ileri derecede İngilizce düzeyine ulaşmak için çok iyi anlaşılması şarttır.
Zamana ve zamire göre birbirine hiç benzemeyen aşağıdaki şekilleri alır:
being, been, am, are, is, was, were
Toparlayalım: her ne kadar sözlükteki anlamı “olmak” ise de, tam karşılığı Türkçe ‘ de cins isimlerin sonuna gelen aşağıdaki eklerdir:
ım-ın-um-sın-sin-dır-dir-dur-iz-ız-uz-siniz-sunuz
“to be or not to be
that is the question”
Shakespeare’in Hamlet piyesindeki bu sözler, “to be” fiiline ün kazandırmış, hatta onu adeta kutsamıştır.
2- Cümle İçinde Kısaltılarak Kullanılırlar.
I am = I’mYou are = You’reHe is = He’sShe is = She’sIt is= It’sWe are = We’reThey are = They’re
3- Tekil isimlerle is, çoğul isimlerle are kullanılır.
He is a boy = O bir (erkek) çocuktur.
She is a girl. = O bir kızdır.
They are workers = Onlar işçidir.
We are your children = Biz senin evlatlarınız.
İstisna : to be fiilinin (I = ben) zamiri için hususi bir şekli vardır: am. Bu kelime sadece I için kullanılır. I daima büyük harf olarak ve noktası yazılır. Bazen resmi olmayan yazılarda I küçük harfle yazılır. O zaman üstünde nokta bulunur. “i” halini alır.
I am (I’m) your admirer. = Ben hayranınızım.
I am coming home = Eve geliyorum. (tavsiye edilmez)
4- Geçmiş Zaman Halleri was ve were Şeklindedir.
Was, am ve is in geçmiş zaman hali;
Were ise are geçmiş zaman halidir.
Yani: was tekil öznelerle, were çoğul öznelerle kullanılır.
Örnekler:
He was our man = O bizim adamımızdı.
She was our leader = O bizim liderimizdi.
They were our enemies = Onlar düşmanımızdı.
I was upset. = Kızgındım.
5- Fonksiyonları
To be fiili etrafımızdaki nesneleri tasvir etmek, niteliklerini,konumlarını belirtmek istediğimizde kullanacağımız temel fiildir.
She is my sister = O benim kız kardeşimdir.
You are my best friend = Sen en iyi arkadaşımsın
You’re so kind. = Çok naziksiniz.
- Hem yardımcı fiil hem de esas fiil olarak işlev görür.
She is walking = O yürüyor, cümlesinde, is yardımcı fiil, walking ana fiildir.
I am teaching you English = Size İngilizce öğretiyorum, cümlesinde am yardımcı fiil, teaching ana fiildir.
She is a lady = O bir hanımdır cümlesinde is asıl fiildir.
He is waiting form me. = O beni bekliyor. is yardımcı fiil, waiting asıl fiildir (ordinary verb)
They are students = Onlar talebedir cümlesinde are esas fiildir.
- Durum (hal) bildirir.
I am so sad now. = Şimdi çok üzgünüm
She is lovely = O enfes birisi
You were in the kitchen, when I came in = Ben içeri girdiğimde, mutfaktaydın.
We will be in Bodrum next week.= Önümüzdeki hafta Bodrum’da olacağız.
Cümleleri bir hareketi değil, içinde bulunulan statik halleri anlatır. .
- Hareket Bildirir
Ancak, bu fiil, belirli anlamı olduğunda continuous (süreklilik gösteren) şekilde de kullanılır. Nitekim, aşağıdaki örneklerde “to be” fiili hal değil, hareket yani dinamizm bildirir.
You are being very rude. = Çok kabalık ediyorsun.
He was being careless = Dikkatsiz hareket ediyordu
6) Aktif Cümleyi Pasif Cümleye Çevirmek İçin Kullanılır (Passive Voice)
İngilizcede Pasif cümleler çok önemlidir. Pasif cümleler bir olayın veya hareketin üçüncü bir kişi ağzından anlatılmasıdır. Aktif cümleyi pasife döndürmek için “to be” fiili kaçınılmazdır.
Aktif cümle : Someone has stolen my wallet = Birisi cüzdanımı çaldı.
Pasif cümle : My wallet has been stolen = Cüzdanım çalındı.
Örnekler :
The bridge was built last year. = Köprü geçen yıl inşa edilmişti.
Milk is used for making butter and cheese. = Süt yağ ve peynir yapmak için kullanılır.
The stolen car has been found = Çalınan araba bulundu.
7- Cümlenin başına getirilerek soru cümlesi yapılır.
You are smiling = Gülümsüyorsun.
Are you smiling? Gülümsüyor musun?
She is talking = O konuşuyor.
Is she talking = O konuşuyor mu??
He was working = O çalışıyordu
Was he working? Çalışıyor mu?
8- “Were”Yardımcı Fiili Dilek Kipi (Subjunktive Mood) Yapımında Kullanılır
If I were a rich man = Ah, bir zengin olsaydım.
If I were you = Senin yerinde olsaydım
9- Bağlaç Yapmak için Kullanılır
The guy who is sitting next to you. = Yanıbaşında oturan adam
The policeman who was chasing the robber = Soyguncuyu kovalayan polis.
The workers who were paid poorly made a strike = Düşük ücret ödenen işçiler grev yaptı.
10) There is, there are, there was, there were
Türkçe'de "var" anlamına gelir . Tekiller ve sayılamayan isimler için “there is” , çoğullar içinse “there are" kullanılır. Böylece: is ve are şeklindeki to be fiili ile meydana getirilirler.
Örnekler :
There is a house in the garden. = Bahçede bir ev vardır.
There are trees in the field. = Tarlada ağaçlar var.
There is no money in my pocket. = Cebimde hiç para yok.
There is a book on the table = Masanın üstünde bir kitap var.
There are students in the garden = Bahçede talebeler var.
Are there flowers in the vase?= Vazoda çiçekler var mı?
How many girls are there in the classroom? = Sııfta kaç kız var.
Geçmiş zaman şekilleri there was, there were; Türkçeye vardı, vardılar kelimeleriyle tercüme edilir.
There was nobody at home = Evde kimse toktu.
There were three teachers in the teachers room. = Öğretmenler odasında üç öğretmen vardı.
11- Dolambaçlı İfadeler (Roundabout ways of saying)
Daha basit olarak, tek bir fiil ile ifade edilebilecek cümleler bazen “to be” yardımcı fiili ile dolambaçlı (roundabout) şekilde söylenir.
Normal ifade To be ile dolambaçlı ifade
Earlier, the world didn’t exist = Earlier, the world was not in existence (Önceleri dünya yoktu)
- This rule doesn’t apply to small companies = This rule is not applicable to small companies.= (Bu kural küçük şirketlere uygulanmaz.)
- We agree with each other = We are in agreement with each other (Birbirimizle anlaşıyoruz.)
- Price hikes indicate inflation = Price hikes are indicative of inflation (Fiyat artışları enflasyon işaretidir. )
- It violates the rules. = It is a violation of the rules.
(Bu kuralların ihlalidir)
- He abused his power = He was abusive of his power
(Gücünü kötüye kullandı)
- I have received your letter = I am in receipt of your letter
(Mektubunuzu aldım.)
- You possessed a big portfolio of securities = You were in possession of a big portfolio of securities (Büyük bir menkul kıymet portföyüne sahiptiniz.)
- Turkey influences other countries = Turkey is influential on other countries. (Türkiye diğer ülkeleri etkiler.)
- Our factory will operate soon = Our factory wil be operative soon. (Fabrikamız yakında faaliyete geçecek.)
- We have to support the poor = We have to be supportive of the poor. (Yoksulları desteklemeliyiz.)
- This word derives from Latin = This word is derived from Latin
(Bu kelime Latince’den alınmadır.)
- He desires (wants) a luxurious llife = He is desirous of a luxurious life. (O lüks bir hayat arzuluyor.)
- The mother attended her daughter in the hospital = The mother was in attendance of her daughter in the hospital. (Anne, kızına hastanede refakat etti.)
- I admit that I erred = I admit that I was in error. (Hata yaptığımı kabul ediyorum.)
- What factors determine the result = What factors are determinative of the result. (Bu sonucu hangi faktörler belirler. )
- Globalization benefit from the breakthroughs in tecnology. = Globalization is benefited by the breakthroughs in technology. (Küreselleşme teknolojideki ilerlemelerden yararlanır.)
- Poverty can promote personal success = Poverty can be promotive of personal success. (Yoksulluk kişisel başarıyı teşvik edebilir.)
- Real estate doesn’t always produce income = Real estate is not always productive of income . (Mülk her zaman gelir getirmez (üretmez).)
- I can swim in deep water. = I am able to swim in deep water. (Derin suda yüzebilirim.)
- We can’t accept your offer = We are unable to accept your offer. (Teklifinizi kabul edemeyiz.)
- The procedures bind every employee = The procedures are binding upon every employee. (Prosedürler, her çalışanı bağlar)
- He may enter this area = He is authorised to enter this area. (O bu alana girebilir (girmeye yetkilidir).)
12) To be fiili ile emir veya istek cümleleri (Imperative)
Be yourself! = Kendin gibi ol, doğal davran, başkalarını taklit etme
Be careful! = Dikkatli ol,
Be on the alert! = Teyakkuz halinde ol
Don’t be foolish! = Enformel konuşmada “saçmalama, aptal olma” anlamında kullanılır
Be my guest = Buyrun.
B) B) To Have
1) Tanımlar ve Açıklama
En yaygın olarak kullanılan ve bilinen anlamında “sahiplik (iyelik)” bildirir.
Üçüncü tekil şahıs halinde “has” şeklini alır. Mesela,
She (he) has a pretty face = Güzel bir yüzü var.
I have much money = Çok param var.
We have some problems = Bazı sorunlarımız var.
2) İkinci ve Üçüncü Hali “Had” Şeklindedir.
They had a big house. = Büyük bir evleri vardı.= Büyük bir eve sahiptiler.
We had lived in different cities. = Farklı şehirlerde yaşamıştık.
3) Yemek, İçmek, Banyo yapmak vs gibi Eylemler için Kullanılırlar.
- We have dinner at 7 o’clock. = Saat yedide akşam yemeği yeriz.
- They have lunch at a restaurant. = Öğle yemeğini lokantada yerler.
- I have a bath every morning. = Her sabah banyo yaparım
- have a say = Söz sahibi olmak
He has the final say in the family.
4- To Have fiiliyle Emir veya istek cümleleri (Imperativs with have )
- Have a look = Göz atmak
Have a look at this report = Bu rapora bir göz at.
- Have a nice day! = İyi günler
- Have a cigarette = Bir sigara al
- Have a drink = Bir içki al.
- Have a rest = İstirahat et.
- Have a sit = Otur
5- To Have fiiliyle Deyimler :
- have’s and have-not’s = zenginler ve fakirler, varlıklılar ve yoksullar
The have’s and have-not’s live together in a society = zenginler ve fakirler toplumda beraber yaşarlar.
6- Hem yardımcı fiil hem esas fiil olarak kullanılabilirler
She has a new car = Onun yeni bir arabası var.
I have some money = Param var , gibi cümlelerde ana fiildir.
I have seen you = Seni gördüm, cümlesinde ise yardımcı fiildir.
She has loved nobody = O kimseyi sevmedi.
7- “Have” Yardımcı Fiil Olarak Perfect Tense Kiplerini Yaratır
Present Perfect Tense
I have been to London many times = Çok kez Londra’da bulundum.
He has seen so many countries = Bir çok ülke gördü.
Present Perfect Continous Tense
I have been learning English for five years = Beş yıldır İngilizce öğrenmekteyim.
He has been working very hard = O çok sıkı çalışmakta.
Past Perfect Tense
I had done my homework before someone visited me = Birisi ziyaret etmeden önce ödevimi bitirmiştim.
Ali was very hungry, because he hadn’t eaten anything for the whole day = Ali çok açtı, çünkü bütün gün hiçbir şey yememişti.
Past Perfect Continous Tense
I was so tired when I came home. I had been walking all the day. = Eve geldiğimde çok yorgundum. Bütün gün yürümüştüm.
He looked so dirty because he had been fixing his car since early in the morning. = Çok kirli görünüyordu çünkü sabaın erkeninden berfi arabasını tamir etmekteydi.
Bu zaman kipleri ilgili bölümlerde incelendiğinden ayrıntıya girmiyorum.
8- Soru Cümleleri Yapar:
Yardımcı fiil olarak soru cümleleri yapar:
Have you got a car ? = Araban var mı?
Have I seen you before = Seni daha önce gördüm mü?
Has he been to the zoo = O hayvanat bahçesine gitti mi?
9- Uzun sorulara kısa yanıtlar
En uzun cümlelere dahi have ile çok kısa yanıtlar verilebilir.
Have you seen your uncle dancing like a professional dancer ? (Amcanın profesyonel bir dansçı gibi dans ettiğini gördünmü?) uzun sorusuna aşağıdaki kısa yanıtlar verilebilir.
Yes, I have veya No, I haven’t
C- To Do
1- Tanım ve Açıklamalar:
Üçüncü tekil şahısta “-es” takısı alır. Geçmiş zamanda “did”, past participle yani 3. halde “done” biçimini alır.
Hem esas (ordinary) fiil olarak, hem de yardımcı fiil olarak görev yapar.
İngilizcede en önemli fiillerden biridir veya en önemlisidir. Hem yardımcı fiil hem esas fiil olarak işlevini biraz ayrıntıya girerek incelememiz yararlı olur.
Esas fiil olarak anlamı yapmak, etmektir. Fakat Türkçeye tercümede “to make” sözcüğünün karşılığı da aynıdır. İngilizce’de tabii ki bu iki kelime arasında farklar var. Dolayısıyla, ne zaman “do”, ne zaman “make” kullanılacağı haklı olarak tereddüt uyandırır. Aşağıdaki bilgiler bu karışıklığı önlemede size yararlı olacaktır.
2- “Do” Fiiliyle Kullanılan Günlük Faaliyetler
- Gündelik uğraş ve işler “do” ile ifade edilir. Dikkat edilirse, bu işler genellikle fiziki bir nesne yaratmaz.
- Job ( İş, görev).
We always do our job properly. = Biz daima görevimizi düzgünce yaparız.
- Work (çalışma).
You did a good work = İyi iş yaptın
- Homework (Ev ödevi)
Students should always do their homework in time. = Talebeler görevlerini daima zamanında yapmalıdır.
- Housework (Ev işi)
My wife hates housework. = Eşim ev işinden nefret eder.
- Ironing (Ütülemek, Ütü yapmak)
She always irons her big brother’s clothes. = Abisinin elbiselerini daima ütüler.
- Do the dishes ( Bulaşık yıkamak )
You love eating, but you dislike doing the dishes. = Yemeyi seviyorsun ama bulaşık yıkamaktan nefret ediyorsun.
- (Do (the) cleaning = Temizlik yapmak)
Who will do the cleaning? = Temizliği kim yapacak ?
- (Do (the) washing up = Çamaşır yıkamak)
Yesterday, my wife did the washing up while I was mending the roof. = Dün eşim ben çatıyı onarırken çamaşır yıkadı.
- (Do (the) shopping = Alışveriş yapmak)
It’s a pleasure to do shopping when you have money in your pocket. = Cepte para olunca alışveriş yapmak bir zevktir.
3- Genellemeler:
Genellemelerde do fiilini kullanılır. Yani, bir faaliyeti tam olarak isimlendiremiyorsanız, do fiiline başvurmanız gerekiyor. Bu durumda aşağıdaki kelimeler kullanılır:
- Something (bir şey, herhangi bir şey)
I want something to eat = Yiyecek (herhangi) bir şey istiyorum.
- Nothing (hiçbir şey)
I have nothing to give you = Sana verecek hiçbir şeyim yok.
- Anything (herhangi bir şey, hiçbir şey)
I don’t need anything = Hiçbir şeye ihtiyacım yok.
- Everything (herşey)
I can do everything to please her. = Onu memnun etmek için herşeyi yapabilirim.
4- Do ile Cümleler
Birçok önemli ifadeler “do” fiilini alır. Bunların çoğu idiomatik yani deyimseldir ve hepsi birbirinden önemlidir. O kadar ki “do” nun bu kullanımlarını öğrenen bir insan İngilizce’de önemli bir merhale almış sayılır.
- How do you do? = Tanıştığımıza memnun oldum.
İlk kez tanışan veya tanıştırılan iki insan birbirine bu sözleri söyler.
- Nothing doing = Yapılacak bir şey yok.
İlgi çekici bir şey yok. Sana yardımcı olamam.
There is nothing doing here. Let’s leave = Burada enterasan bir şey yok. Gidelim
- That will do = Yeter, yeterli, bu kadarı kafi.
That will do. I won’t listen to you anymore= Bu kadar yeter. Seni daha fazla dinlemeyeceğim.
I can give you 100 Tl. Will that do? = Sana 100 TL verebilirim. Yeterli mi?
I am afraid you ,will have to do with a spoonfull of sugar = Korkarım, bir kaşık dolusu şekerle yetinmek zorunda kalacaksın
- It doesn’t do to... = Doğru veya tavsiyeye şayan değil.
It doesn’t do to underestimate the rivals. = Rakipkeri küçümsemek doğru değildir.
- Do better = Daha iyisini yapmak, daha iyi performans göstermek
You have to do better in the next semester.= Gelecek yarıyıl daha iyi çalışmalısın.
You’ve got CC. You could do better than that. = Notun CC. Bundan daha iyisini yapabilirdin.
- Do badly = İşini becerememek, kötü performans göstermek
The company did badly last year. = Şirket geçen yıl kötü performans gösterdi.
Some students have done very badly in the last exam. = Bazı öğrenciler son sınavda çok başarısız oldular.
- Do one’s best = Elinden geleni yapmak veya elinden gelenin en iyisini yapmak.
She did her best to pass the exam = Sınavdan geçmek için elinden geleni yaptı.
Do your best, leave the rest. = Elinden geleni yap. Gerisini bırak (İngiliz özdeyişi).
- Do one’s duty = görevini yapmak
Everybody should do his/her duty. = Herkes görevini yapmalıdır.
- Do it one’s way = Bildiğin gibi yaşamak, yapmak
I did everything my way = Herşeyi bildiğim şekilde yaptım.
- Do military service = askerlik görevini yapmak.
In Turkey, everybody is obliged to do milityary service = Türkiye’de herkes askerlik görevini yapmakla yükümlüdür.
- Do no good = yararlı olmamak
This behaviour will do you no good = Bu davranışın sana hiç yararı olmaz.
- Do harm = zarar vermek
Insects do harm to plants = Böcekler bitkilere zarar verir.
- Do a favour = iyilik yapmak, ihsanda bulunmak.
Do me a favour and shut up. = Bana bir iyilik yap ve sus.
- Do business = iş yapmak, ticaret yapmak
He isn’t a business man. He doesn’t know how to do business = O iş adamı değil. İş yapmasını bilmiyor.
- Do the dance = dans etmek
Come on, let’s do the cha cha = Haydi ça ça yapalım
- Do (one’s) hair = saçını yaptırmak
The same coiffeur is doing my hair for years = Yıllardır aynı kuaför saçımı yapıyor.
- Do repair = tamirat yapmak, tamir etmek
In our factory, we have a department to do the repair of machines. = Fabrikamızda tamirat yapan bir departmanımız var.
- Do kilometres = hız yapmak,
My car can do 130 kilometres an hour.= Arabam saatte 130 kilometre hız yapabilir.
- Do it or leave it = İşine gelirse
The prime minister said to his opponents: “Do it or leave it” = Başbakan, muhaliflere “İşinize gelirse” dedi.
- Do’s and Don’t’s of a matter = Bir konuda yapılması veya yapılmaması gerekenler
He knows the do’s and don’t’s of his job.= Mesleğinde neyin yapılıp neyin yapılmayacağını bilir.
- to have to do nothing with someone or something = Birisiyle veya bir şeyle ilgili olmamak, yapacak işi olmamak
I have nothing to do with you = Seninle alıp veremediğim yok.
This has nothing to do with salesmanship = Bunun satıcılıkla hiç ilgisi yok.
I have nothing to do today = Bugün yapacak hiç işim yok.
- Done = Bitmiş, Tamamlanmış, iyi pişmiş (yemek için)
The chicken is done = Piliç iyi pişmiş.
- Done for = Bitmiş, mahvolmuş, ölmek üzere
The enemy army was done for in Dardanelles = Düşman ordusu Çanakkale’de mahvolmuştu.
- To be done with = Ayrılmak, boşanmak
I’m done with you, baby = Bebeğim seninle işim bitti.
- Done in = bitkin, çokı yorgun
When the work was, over, we were all done in = İş bittiğinde hepimiz bitkindik.
- Well done = Aferin, başarılı iş
The manager appreciated the work of his subordinates and said “ well done boys ”
Müdür astlarının çalışmasını takdier etti ve “aferin çocuklar” dedi.
5- Soru Cümleleri Yapar
Soru Cümlelerinin çoğu “do” fiiliyle yapılır.
Do you like apples? = Elma severmisin?
Did you go to work yesterday?= Dün işe gittin mi?
Have you done with your work? = İşini bitirdin mi?
Didn’t you go to work yesterday = Dün işe gitmedin mi?
6- Cümleyi Olumsuz Yapar
Don’t you speak French? = Fransızca konuşmaz mısın?
Didn’t you watch the news? = Haberleri izlemedin mi?
Haven’t you done your homework? = Ödevini yapmadınmı?
7) Esas fiilin anlamını güçlendirir
You don’t believe me, but I do love you = Bana inanmıyorsun, ama seni gerçekten seviyorum.
Tomorrow is my birthday. Do come to the party = Yarın doğumgünüm. Partiye mutlaka gel.
I did know the answer = Cevabı (kesinlikle) biliyordum.
8) Kısa Yanıt Verilmesini Sağlar
Do ile cevaplar kısaltılır. En uzun sorular dahi “do” sayesinde kısaca ve pratik bir şekilde yanıtlanır.
Did you go to cinema with your friends yesterday evening ?(= Dün akşam arkadaşlarınla sinemaya gittin mi?) uzun sorusuna yanıt ise kısaca şu yanıtlar verilebilir: Yes, I did (=Evet, gittim) veya No, I didn’t (=Hayır, gitmedim).
Do you really like playing football on the field near the forest? (=Ormanın yakındaki tarlada futbol oynamayı gerçekten sever misin?)
Yes, I do (=Evet severim) ya da No, I don’t (=Hayır sevmem) yanıtları verilebilir.
9) To do fiili ile yapılan emir (Imperative) cümleler
To do fiili ile aşağıdaki gibi imperative cümleler yapılabilir.
Get it done! = Bu işi yaptırt, işin yapılmasını sağla
Do it! = İşi yap, bunu yap şeklinde genel bir emir şekli.
Do your own work = kendi işini yap
10) Kibarca Yapılan Öneri, Ricalar ile Vurgulu İstekler
Fiillerin başına “do” getirilerek kibar öneriler, ricalar ve bazen de vurgulu isteklerde bulunulabilir.
Do join the club = Lütfen kulübe katılınız.
Do have some tea = Lütfen çay iç.
Do leave me alone = Beni yalnız bıırak
Do calm down = Sakin ol
D) To Make
1- Tanım ve Açıklamalar
Yardımcı fiil değildir, asıl (ordinary) fiillerdendir. Ama, “do” fiilini iyi anlamamız için onun alternatifi olan “make” fiilini de öğrenmemiz gerekiyor. Üçüncü tekil için “makes” olur. 2. ve 3. haller “made” olur.
Make; yapmak, imal etmek, , inşa etmek, meydana getirmek, yaratmak anlamlarına gelir. Bu fiil, somut bir nesne yaratan faaliyetleri belirtir.
2) To Make Fiiliyle Kurulan Cümleler
Yazı ve konuşma dilinde standart kalıplar olarak kullanılan aşağıdaki ifadeler de çok önemlidir. Bunların çoğu idiyomatiktir. Öğrenilmeleri belli bir İngilizce deneyimini gerektirir.
- To make a product = ürün yapmak, imal etmek
We make textile products = Tekstil ürünleri imal ederiz.
Made in Turkey = Türkiye’de imal edilmiştir.
- To make food = Yemek yapmak.
She makes the food and I serve it. = O yemeği yapar, ben servis yaparım.
- To make a cup of tea/coffee = Çay veya kahve yapmak
Would you make a cup of coffee for me? = Bana bir fincan kahve yaparmısın?
- make sense: Mantıklı olmak
Your words make no sense to me = Sözlerin bana mantıklı gelmiyor.
That makes sense! = İşte bu mantıklı!
It makes no sense to fight everyone = herkesle mücadele etmek mantıksızlıktır.
- To make a mess = Karıştırmak, berbat etmek, işleri arap saçına çevirmek
He made a mess of everything = her şeyi arap saçına çevirdi(karıştırdı).
- To make money : Para kazanmak, para yapmak
A company has to make money to survive in the market. = Bir şirket, piyasada ayakta kalmak için para kazanmalıdır.
-make a deal = Anlaşma yapmak
This is the best deal I have made in all my life. = Bu bütün hayatım boyunca yaptığım en iyi anlaşmadır.
-make a difference =Fark etmek, fark yaratmak
Hard work always makes a difference = Sıkı çalışma daima fark yaratır.
Companies should make a differance in their product design to be competitive in the market. = Şirketler, piyasada rekabetçi olabilmek için ürün dizaynında fark yaratmalıdır.
It makes no difference which method you apply as long as you get the same results. = Aynı sonuçları aldığın sürece hangi yöntemi izlediğin farketmez.
- make a profit / loss = Kar etmek, zarar etmek
In business life you don’t always make profit. Sometimes you make a loss.
- make plan = Plan yapmak
She is making plans for the future = O gelecek için plan yapıyor.
- make an exception = Hariç tutmak, istisna tanımak
I want everyone to abide the rules. I’ll make no exceptions = Herkesin kurallara uymasını istiyorum. Hiçbir istisna tanımayacağım.
- make it : Başarmak, köşeyi dönmek, kurtulmak (Amerikan İngilizcesinde çok yaygın bir deyimdir.)
In Turkey everyone has the chance to make it. = Türkiyede herkesin başarılı olma şansı vardır.
-make statement= Demeç vermek
The minister made a statement on recent issues. = Bakan, son gelişmeler hakkında demeç verdi.
- make arangements = düzenlemek, aranje etmek, hazırlık yapmak
The groom’s family is making arrangements for the wedding. = Damadın ailesi düğün için hazırlık yapıyor.
- make a (telephone) call : telefon görüşmesi yapmak, telefonla konuşmak
She makes (telephone) calls everyday. = Her gün telefon görüşmesi yapar.
- make a decision = karar vermek, karara varmak
A manager has to make important decisions = Bir yöneticinin önemli kararlar vermesi gerekir.
Decision-maker = Karar verme mevkiinde olan.
General manager in a company is a decision-maker.
- make a mistake = Hata yapmak
Make no mistake about it. I am the boss = Bir hataya düşmeyin. Patron benim.
- make (a)noise = Gürültü yapmak
Students often make noise in the classroom. = Talebeler sınıfta sıkça gürültü yaparlar.
- make an effort = Gayret göstermek, çabalamak
The doctor made a last effort to save the patient’s life. = Doctor hastanın hayatını kurtarmak için son bir gayret gösterdi.
- make an excuse = Mazeret bulmak, mazeret beyan etmek
Make no excuse of your mistakes, but correct them = Hatalarınıza mazeret bulmayın, onları düzeltin
- make peace/ war = Barış yapmak, savaş yapmak
Make peace, not war = Barış yap, savaş yapma
-make love = Sevişmek
He made love to her wife = Karısıyla sevişti
- make speech = konuşma yapmak
The President made a televised speech = Başkan televizyonda yayınlanan bir konuşma yaptı.
- make the most of something = Bir şeyden sonuna kadar yararlanmak
A wise invester makes the most of his investment = Akıullı bir yatırımcı yatırımından azami öşlçüde yararlanır.
- make up = telafi etmek, tazmin etmek, makyaj
I have to work hard to make up for the lost time = Kayıp zamanı telafi etmek için çok çalışmalıyım.
Her make up is always awfull = Makyajı her zaman berbattır.
- make up your mind = Aklını başına almak, karar vermek
He made up his mind and decided to accept the offer. = Aklını başına topladı ve teklifi kabul etmeye karar verdi.
- make use of = Yararlanmak, istifade etmek.
You should learn how to make use of your devices. = Aletlerinden istifade etmesini öğrenmelisin.
- make a living = Geçim sağlamak, geçinmek
He makes his living by selling consumer products = Tüketim maddeleri satarak
geçimini sağlıyor.
- make someone do something = Birisine bir şey yaptırtmak
Don’t make me shout at you = Beni kendine bağırtma.
- make fun of = Alay etmek,
He never makes fun of his friends = Arkadaşlarıyla hiçbir zaman alay etmez.
-make sure = emin olmak, güvenceye almak, garantilemek
Make sure that all your friends are decent people = Bütün arkadaşlarının nezih insanlar oluşundan emin ol.
She wants to make sure that her husband is not cheating on her = Kocasının onu aldatmadığından emin olmak istiyor.
- make way = ilerlemek, yönelmek
The soldiers made their way towards the mountains = Askerler dağlara doğru yol aldılar.
- make do = İdare etmek
You have to make do with what you’ve got = sahip olduklarınla idare etmelisin.
-make a film: Film yapmak
Atıf Yılmaz made hundreds of films before he died. = Atıf Yılmaz ölmeden önce yüzlerce film yaptı.
-make a meeting: Toplantı yapmak
We make a meeting every week on Monday. = Her hafta Pazartesi günü toplantı yaparız.
- make comparisons: Karşılaştırma yapmak
She always makes comparisons between her boyfriends = O, her zaman erkek arkadaşları arasında mukayese yapar.
- make distinction = ayırım yapmak
Those who are educated make no distinction among men = Eğitimliler insanlar arasında ayırım yapmaz.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)